17-Ev

2.5K 351 48
                                    

Ağustos 1985

Öğle vakti evin tüm kadınları önlerinde leğenler içindeki çamaşırları çitiliyorlardı. Yakılan koca ateşin üstüne oturtulmuş kazanda kaynatılan çamaşırları Zeynep karıştırıyordu. Zehra ise çıplak ayaklarıyla üstüne çıktığı başka bir çamaşır yığınını çiğniyordu. Küçük elleriyle kendince annesine yardım etmeye çalışan kızına nasıl çitilemesi gerektiğini gösterirken diğer taraftan başka bir leğende küçük oğlunu yıkayan Zarife ablasının çocuğu azarlarkenki haline güldü Ayşem.

"Rahat bırak oğlanı abla, günahtır."

Beyaz sabunu oğlunun kafasına bir kere daha sürerken gözüne sabun kaçtı diye oğlan ağlamaya başlayınca bu defa elindeki tasla vurdu o kafaya Zarife ve Ayşem'e de cevap vermeyi ihmal etmedi.

"Aman bırak gülüm ya, ona günah da bize değil mi? Bak burada kaç kadın çamaşır yıkayacağız diye canımız çıktı. Gitmiş toza toprağa bulanmış sokakta, ben anlamıyorum ne oluyorlar da öğle vakti bu sıcakta top peşinde koşturuyorlar? Koşturduğu yetmezmiş gibi bir de kavga etmiş elin oğlanlarıyla edepsiz!"

Evlerde sular kesik olduğu için ya meydandaki çeşmede yıkayacaktı oğlunu Zarife ya da Şule ablasının bahçesine gelip tulumbayla kuyu suyu çekecekti. O da çamaşır yıkadığını bildiği kadınların yanında almıştı soluğu.

"Çocuk bu canım, kirlenecek de kirletecek de. Hele oğlan çocukları daha da arsız oluyor. Sen Ayşem'in Aylin'e bakarsan Caner'i daha çok döversin. Biri kız biri oğlan bunların. Elbet bir olmayacaklar."

Caner'i savunan kişi Şule teyze olunca tüm kızlar aynı anda kıkırdayarak gülmeye başladı. Çünkü bu sözleri söyleyen kadının zamanında üstünü başını kirletti diye oğlu Mehmet'i evire çevire merdaneyle dövdüğü günleri unutmamışlardı.

"Of anne ya! Gözüm yanıyor ama..."

"Sus bakayım edepsiz. Anneye of denmez. Valla Allah taş yapar. Sen onu Hasibe'nin arsız oğluyla çamurda yuvarlanmadan düşünecektin. O densiz karı bir dayansın kapıya oğlu dayak yedi diye ben sana o zaman soracağım." Lifle oğlunun kollarını kızartana kadar ovalayan Zarife bir tas daha kaynar su dökünce Caner bir kere daha feryat etti.

"Ya yandım ya! Sıcak! Yanıyom!"

"İyi oldu sana, kavga eder böyle edepsizlik yaparsan daha çok yanarsın. İyice dayaklık oldun benim başıma. Hayır yani benim gibi titiz, hanım anaya böyle evlat. Görülmüş şey değil!"

Oğluna kızsa da, azarlasa da evladını terbiye etmek için, ona doğruyu öğretmek için bildiği tek yolu uyguluyordu Zarife. Kendi annesinden gördüğü yolla annelik ediyordu. Caner şimdi ne kadar söylense de bir gün büyüdüğünde, hayata karşı tek başına ayakta durması gerektiğinde bu leğeni özleyecekti. Her çocuk özlerdi yanlışların tek bedelinin anne azarı olduğu bu günleri.

Tabii bir taraftan da bunca kadının arasında donuyla bir leğenin içinde oturuyor olmak ağrına gidiyor olmalıydı çocuğun.

"O da o zaman öyle demeseydi bana. Oh ettim, gene desin gene döverim!"

Caner'in ani çıkışı Zarife'nin kaşlarını çatarak çenesinden tuttuğu oğlanın yüzüne bakmasına neden oldu.

"Bana bak, ne dedi ki o oğlan sana?" İşin rengi değişmesin diye Ayşem lafa karışma ihtiyacı hissetti.

"Aman abla bırak, çocukla çocuk mu olacaksın?"

Caner yine susunca bu defa Ayşem'in uyarısını duymazdan gelerek bir tas daha sıcak su döktü oğlunun başından Zarife. "Ne söyledi dedim o oğlan kendi kılığına bakmadan sana?" Başta sessiz kalmaya çalışsa da boş tası kafasına yiyince çözüldü Caner'in dili.

SAKLI KALAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin