5-Kıvılcım

2.8K 427 48
                                    

Temmuz, 1980

Ayşem için sınavlarının bitip yaz tatilinin gelişi bu defa önceki yıllardan daha farklı şeyler ifade ediyordu. Çünkü hafta sonları köye gelmek için bindiği dolmuşta Murat'ı görmeye, onunla aralarında gelişen kısa, mahcup sohbetlere çok fazla alışmıştı. Yüreğini saran, onu değiştiren, yaşadığını hissettiren bir heyecan dolmuştu içine Murat sayesinde.

Murat sözünü verdiği kaseti Ayşem'e vermişti, Ayşem de Zeyneplerin evinde dinlemişti. İşte böyle başlamıştı arkadaşlıkları. Tehlikeli bir sohbetleri yoktu, Murat Ayşem'i ürkütüp kendisinden uzaklaştırmak, paniğe sokmak istemediği için ona doğru hislerini belli eden bir adım atmaya çekiniyordu. Bu güzel, naif kızın onun için her geçen gün daha fazla şey ifade ettiğinin farkındaydı ama dile getiremiyordu. Bunun yerine birbirlerine kalplerinden taşan duyguların heyecanıyla bakıp gözleriyle kucaklaşıyorlardı ve Murat'a bu kadarı yetiyordu. Ayşem'in baktığı yerde olup onunla bakışmak, her yeni tebessümde birbirlerine dilden dökülmeyen fakat kalpten gelen sözler vermek... Aşkın belki de en masum, en içten haliydi yaşadıkları.

İlerleyen günlerde araya hasretliğin gireceğini, belki de aynı köyün içinde birbirlerini göremeyeceklerini düşünerek iki gencin de uykusunun kaçtığı dönemde Zeynep elinde ilçede açılan dikiş kursunun ilanıyla bir gün çaldı Ayşem'in kapısını. Arkadaşının tüm tatili eve kapanıp babasının eziyetlerinin gölgesinde geçirmesine gönlü razı gelmemişti, bu yüzden de Ayşem'in gitmek için izin koparabileceği bir kurs için arayışa girmişti. Üstelik Ayşem'le Murat'ın bakıştıklarının, görüşmek için vakit bulabildikleri takdirde sevgili olabileceklerinin farkındaydı. Belki de arkadaşının tek kurtuluşuydu Murat. Eğer Ayşem'i gerçekten seviyorsa evlenebilirlerdi. Böylece Ayşem de zamanı geldiğinde babasının onu zorla evlendireceği bir adamla hayatını karartmaktan kurtulabilirdi.

Zeynep'in de desteğiyle bir zanaat sahibi olma düşüncesiyle ikna ettiği babasından aldığı izin sayesinde Ayşem hayatının son özgür yazını yaşadığını bilmeden günlerini Murat'ı görme umuduyla geçirmeye devam etti. Murat da her gün Ayşem'in kurstan çıkış saatinde ilçede bulunup onunla aynı dolmuşta köye dönmeye başladı. Genç kızın kurstan erken çıktığı birkaç seferde de onu birlikte çay içmeye ikna ederek arkadaşlıklarının bir adım öteye gitmesini sağladı.

Ancak bir Cuma günü kurstan eve Murat'la görüşüp bir kitap hakkında sohbet ettiği için geç gelen, dolmuşu kaçıran Ayşem sadece yarım saatlik gecikmesi yüzünden başına geleceklerden habersiz, yakalanmama, fark edilmeme umuduyla koşarak evine gittiğinde bahçedeki sedirde oturan babasıyla karşılaştı. Gözlerinde lakabının hakkını veren bir ifadeyle ayağa kalkan Deli İbrahim iki kelimelik basit bir soru sordu kızına.

"Neredesin sen?"

Ayşem cevap vermek için açtı ağzını ancak kelimeleri korkudan bir araya getiremedi. Ne düşünmüştü? Nasıl bir cahillik anında babasına yakalanmayacağına inanmıştı? Daha ne kadar Murat'la konuşmaya, onunla bakışmaya devam edebileceğini sanmıştı? Sonu olmayan bir arkadaşlığa, kalp çarpıntısına nasıl kendini kaptırabilmişti?

Cevap veremediği için dayak yediğini sanmıştı ama ne söylerse söylesin onu yiyeceği dayaktan kurtaracak bir çözümü yoktu aslında Ayşem'in. O akşam onu meydandaki çeşmede göremeyen Murat ise gece yarısını, herkesin uyuduğu saati zor bekleyerek genç kızın kardeşiyle paylaştığı odanın önüne gelerek gözünü karartıp penceresine taş attı.

Odasında babasına yakalanmamak için örtünün altında el fenerinin ışığıyla ders çalışan Ayşem Duyduğu sesle yerinden sıçradı ve korkuyla pencerenin perdesini araladı. Murat'ın karanlıkta elleri cebinde onu beklediğini gördüğünde ise panikle gitmesi için eliyle işaret etti. Fakat genç adam onu görmekte kararlıydı. Çünkü Ayşem'in perdenin aralığından karanlıkta özel olarak gizlendiğini fark etmişti. Ona bir şey olmuş olma düşüncesi Murat'ı öyle rahatsız ediyordu ki gitse bile bu gece uyuyabileceğini sanmıyordu.

SAKLI KALAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin