8

6.8K 899 1K
                                    

Yeni keşfimin heyecanı mütevazi evimizin dönüş yolu boyunca kafamı kurcaladı. Ben -teknik olarak- bir bilim insanıydım. Küçük ve tek seferlik şeylerden hemen bir çıkarım yapmam meslek etiğime uymazdı. Fakat bu tarz koku almayı sadece onda yaşamamıştım ki. Her şeyi ve herkesi, tüm varlıkları burnumla ve sezilerimle baştan yaşıyordum sanki! Yine de heyecandan kıpır kıpırdım. Bu yeni keşif sayesinde bastırmaya çalıştığım hislerim sivri pençeleriyle kalbimi deşiyordu sanki.

Benim utangaçlığımdan ve dalgınlığımdan mı yoksa onun bir türlü konuya girememesinden mi bilmiyorum ama küçük anlamsız konuşmalar dışında yürürken hiç konuşmadık. Konuştuğumda sesim yeni ergenliğe girmiş oğlanlar gibi çatladığı için sohbet etmek için giriştiği her çabayı küçük evet ve hayır'larımla karşılıksız bırakıyordum. Birinin benden hoşlandığını düşünmeyeli uzun zaman oluyordu.

Kobra ile beraber geçirdiğimiz iki gün içinde sıkı bir bağ kurmuştuk aramızda ama birkaç saat sonra bana yine "sahibimin dostu" tavrıyla yaklaşmaya başlamıştı.

Evin önüne geldiğimizde benden önce davranıp anahtarı çıkardı, bir şey demeden içeri girdi. Elimdeki defteri tekrar istememesini dileyerek odama geçtim ve yatağımın altına tıkıştırdım.

Peşimden gelen ayak seslerini Kobra sansam da dönüp arkama baktığımda kapıda dikildiğini gördüm.

"Sokakta yaptığın şey neydi?" Ciddi ve uzak durmaya çalışıyordu ama meraktan delirdiğine neredeyse emindim.

Sorduğu sorunun iki anlamı vardı. Okulda mırıldandığım, fazlasıyla utanç dolu laflardan mı yoksa laboratuvar çıkışı sevinçten deliye döndüğüm andan mı bahsediyordu karar veremedim. Hoş, mırıltılarımdan bahsediyor olsaydı okul derdi diye düşündüm. Hatta üç, fiziksel olarak hiç olmadığım kadar yakın davranmıştım.

"Hey, sana diyorum. Daldın yine."

"Özür dilerim. Neyden bahsettiğini anlayamadım." Bal gibi de anlamıştım ama zihnimde açıklamaya çalıştığımda çok gülünç bir sahne olacak gibi geldi.

"Şey hani ben bir bilim insanıyım ya?" Evet. "Şey hani kendimi öldürdüğüm bir uyuşturucum var kendim üretiyorum zart zurt." Ha ha, aynen. "He işte sana baktığımda böyle değişik, kozmik bir şeyler oldu. Yeni bir şey keşfettim ve şimdi bir ucube gibi herkesin ne hissettiğini anlıyorum." Süper!

Hayır.

Kollarını göğsünde kavuşturup kapıya yaslandı. Göz devirmemek için kendini zor duruyormuş gibi hissettim. Bakışlarındaki sözsüz anlamları çıkaramıyordum.

"İkisi bir arada bilmem ne bir şeyler. Bir şeylerin kokusunu almakla ilgili bir şey söyledin." Jimin de biraz aptala yatıyor gibiydi. Cidden bu çocuğun sivri zekasıyla hiçbir zaman aşık atmamalıydım.

Pratik zekama başvurdum. "Ha, o mu? Parfümün... Parfümünün kokusunu aldım da hoşuma gitti. Berika bazen uzun aralıklarla koku alma duyumu engelliyor da..." Ki bir bakıma doğruydu bu koku zırvası.

Yutmuş gibi gözükmüyordu. Gergin omuzlarıyla aynı pozisyonda durmaya devam etti. Ben de yatağımın hemen yanında, ellerim -boş olmalarına rağmen- arkamda saklı bir biçimde dikiliyordum. Onunla bakışmak hoşuma gitse de daha ne kadar bakışabiliriz ki diye sorgulatacak kadar uzun bir süre birbirimize baktık.

"İyi."

Arkasını döndü. Bir iki adım attıktan sonra durduğunu hissettim. "İki gündür dışardayım Yoongi. Parfüm falan almamıştım yanıma."

Panik içinde "Taehyung'un parfümlerinden sıkmış olabilirsin!" diye peşinden bağırsam da o çoktan odasındaydı ve beni kale almıyordu, hissedebiliyordum. Dediği ise gayet açıktı. Yalanım işe yaramamıştı.

berika  || yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin