22) Düello

72.7K 1.6K 8
                                    

   Kapıyı açıp koridora çıktım. Kimsecikler yoktu, ses çıkarmadan ilerlemeye devam ettim. Alt katta kapının önünde ayakta duran insanlar vardı, dikkat çekmemeliydim. Sanki bu evde daha önce dolaşmışım gibi ilerliyordum. Kadınlardan biri önümü kesene kadar...

   "Odanızda olmanız gerekiyor."

   "Toplantıda olmam gerekiyor. Yolu göster lütfen." Onunla emreden ses tonumla konuştum, aynı Venüs'ün yaptığı gibi. Kadın bocaladı.

   "Bu taraftan." İfademi bozmadan bakmaya devam ettim. Köşeyi dönüp salona çıktık, Ortada yuvarlak masa ve etrafında oturan bir sürü insan vardı. Bir sürü savaşçı. Ciddi bir konu konuşuluyordu.

   Umurumda değildi.

   "Marie'ye olan saldırıyı nereden biliyorsun?" Sesim ayarladığımdan daha yüksek çıkmıştı. Onlarca göz dönüp üzerimde kilitlendiğinde başımı daha da kaldırdım. Hunter'ın sinirden, saçıyla aynı renge döndüğünü anlamak için görmeye gerek yoktu.

   "Angie, şuan bir toplantının ortasındayız. İzin verirsen seninle daha sonra konuşacağım." Cevabımı beklemeden önüne dönünce sinirim katlandı.

   "Ayrıca Venüs kadın ismi değil mi?" Gözlerini elleriyle kapatıp gülerken, karşısındaki insanlar onun kadar eğleniyor gibi görünmüyordu. Eğilip kollarını masaya yasladı.

   "Otur lütfen." Karşısındaki boş sandalyeyi işaret etti. "Bu huyunu babandan almışsın, o da sabırsız biriydi."

   "Ailem sizden hiç bahsetmedi."

   "Ailen hiç kimseden bahsetmedi, yanılıyor muyum? Burada tanıdığın kim var? Hunter dışında?" Sessiz kaldım. "Ben de öyle düşünmüştüm. Provan ailesi, kibriyle bilinirdi, Hunter'ın öyle olmadığını biliyorum. Söyle peki, sen kibirli misindir?"

   "Kibri hak ediyorsam evet, birinden daha iyiysem, daha güçlüysem, daha... Bilgiliysem." Son kelimeyi üstüne basa basa söylemiştim. "Ayrıca bu sıfatı koyanlar genelde ikinci şahıslardır, yanılıyor muyum? Gözlemciler. Söyleyin, Bay... Venüs. İyi bir gözlemci misiniz?" Parmaklarını masadaki çiziklere sürterken çenesinde bir kas seğirdi.

   "Dünyanın her kenarında, her köşesinde gözlerim var. Herşey bilgim dâhilinde... Sormak istediğin buysa tabi..." Ben de masaya doğru eğildim.

   "Babam bir keresinde en bilge adamın hiçbir şeyi bilmediğini kabul eden adam olduğunu söylemişti."

   "Baban yanılmış."

   "Evime kaç kere saldırdıklarını biliyor musunuz?"

   "Sadece bir kere..."

   "Keşke!" Güldüm, gülerken elimi masaya vuruyor, dikkati iyice üzerime topluyordum. "Keşke..."

   "Ne demek istiyorsun? Bir saldırı daha mı oldu?" Meraklanmıştı. İstediğim kıvama geliyordu.

   "Hem de ne saldırı."

   "Yalan söylüyorsun! Mutlaka haberimiz olurdu. Bizim her şeyden haberimiz olur."

   "Hem de sıradan bir şey değildi."

   "Hayır."

   "Kimsenin öyle bir şey görmediğine eminim."

   "Seni evime aldım, Hunter kefil olmasaydı burada yerin yoktu. Ve karşıma geçmiş yalanlar söylüyorsun."

   "Daha hikâyenin tamamını dinlemedin bile." Keyifle arkama yaslandım. Onu kızdırmıştım. Ah, kızdırmaktan fazlasını yapmıştım.

   "Çıkın. Herkes dışarıya çıksın." O kadar sakin söylemişti ki bu bağırmasından daha korkutucu olmuştu. Gözlerini üzerimden ayırmadı, benim kalmamı istiyordu. Herkes hızla kalkıp uzaklaştı. "Anlat."

ANGIEWhere stories live. Discover now