Birbirimizden uzakta olsak da, ayrılmaz bir bütün olduğumuz hissi üçümüzü de duygulandırdığında, Seçil yaşaran gözlerini saklamak için görüşmeyi hızla sonlandırdı. Bunu hiç garipsememiştik; çünkü eskiden beri ağlamanın kendisini çirkinleştirdiğine inanırdı ve bunu kimseye göstermemeye özen gösterirdi. Sözüm ona, güzelliğini bozacak eciş bücüş surat ifadesini etrafındaki herkesten saklamaya çalışırdı, ancak Esma ile ikimiz bunun sadece bir bahane olduğunu bilirdik.

Çocukluğumuzdan beri onu sadece bir kere ağlarken görmüştük, o da kardeşinin doğumdan hemen önce anne karnında öldüğünü öğrendiği gündü. Her zaman yalnız kalmaktan korkan Seçil'in en büyük hayali bir kardeşinin olmasıydı ama o şansı ne yazık ki bir daha yakalayamadı. O günden sonra kardeş eksikliğini bizimle tamamlamaya başladı. Üçümüz de ailemizin tek çocuğu olduğumuz için birbirimize sıkı sıkı bağlanmamız kaçınılmaz olmuştu.

Esma dudak parlatıcısını bana uzatıp, "İster misin?" diye sordu.

Başımla reddedip, "Dudaklarımdaki o yapışkan hissi sevmiyorum." dedim. "Ben daha çok mat renkli rujları seviyorum, hatta aylardır sadece birkaç kere sürmüşlüğüm var. Ruj tadını dudaklarımda sevmiyorum."

Omzuyla beni dürtüp, "Hadi hadi asıl Arda'nın sevmediğine kalıbımı basarım." diyerek ruju dudaklarının üzerinde gezdirmeye başladı.

Ben de aynı şekilde onu dürttüm. "Hadi oradan." diyerek kıkırdadım ama Esma'nın dediği bir anlamda doğruydu. Arda, "Dudaklarının doğal lezzetini seviyorum." diye defalarca söyleyince, ben de mümkün olduğu kadar ruj sürmemeye başlamıştım.

Son bir kez aynaya bakıp saçımı düzelttim. "İçeridekiler artık merak etmiştir. Hazır mısın?"

"Hazırım."

Geldiğimiz gece kulübü Sedat'ın bir arkadaşına aitti ve bizim için loca ayrılmıştı. Şimdilik sadece yedi kişiydik ama Deniz ve kız arkadaşı da gelince dokuza tamamlanacaktık.

Tuvaletin kapısını aralayıp Esma'ya yol verdim. "Bu gece çok eğleneceğiz. Sınav öncesi sana büyük moral olacak."

"Evet, buna çok ihtiyacım vardı. Annemle birlikte içine sıkıştığımız küçük dünyamızın dışında da bir hayat olduğunu görmek bana iyi geldi."

Kısa kıvırcık saçlarını karıştırıp güldüm. "Ben de bu şehre ilk geldiğimde aynı şeyi hissetmiştim. İlk birkaç gün bu keşmekeşin beni yutacağını, yolumu kaybedeceğimi bile düşündüm."

Alnına düşmesine sebep olduğum tutamı tekrar tokaladı. "Ama bu keşmekeş arasında kaybolmadın canım. Arda seni bulmayı başardı."

"İşte bunda çok haklısın." diye gülümsediğimde arkadaşlarımızın beklediği locaya yaklaşmıştık.

Geldiğimi hissetmiş gibi aniden bana doğru başını çevirip arkaya dönen Arda sabırsızca ayağa kalkıp yanına yaklaşmamı bekledi, sonra elimi tuttu ve rahatlamış gibi nefesini vererek beni özlemle kendisine doğru çekti.

Kulağıma doğru eğilerek, "Çok uzun kaldınız." derken bir yandan da hafifçe burnunu sürttü. "Az daha gelip seni kendim alacaktım."

Böyle nefesini vere vere fısıldadığında içimdeki kıpırdanmayı harladığının pekala farkındaydı. "Yalnız değiliz, lütfen yapma." diyerek hafifçe geri çekildim ve ateş gibi yanan dudaklarının temasını kesmeye çalıştım.

"O zaman sen de kendini özletme. Kahvaltıdan beri seni doğru dürüst göremedim."

"İyi de bizi kampüsten alıp şehre..."

Maskeli Baloda Sevdim (Tamamlandı)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon