Balayı

3.3K 218 56
                                    

YN: Günaydınlar! Dünden beri hesabıma bilgisayardan giremiyordum, şifre yanlış diyordu. Ne yapacağım ne edeceğim derken Wattpad'e 45 tane mail attım yemin ediyorum. Bu sabah açabildim sonunda. Bu kadar, bunu söyleyecektim. İyi okumalar :D

-


"Güzelim," öpücük.

"Değerlim," öpücük.

"Ömrüm," öpücük.

"Uyuyormuş gibi yapmaya devam ederse çatlayana kadar gıdıklayacağım kadın," öpücük. Bu noktada dayanamayıp kıkırdadım. Üç haftadır beni her gün öpücüklerle uyandırıyordu. O gece konuşulması gerekenlerin bir kısmını konuştuktan sonra Gökhan iki valiz ve birkaç koliyle kapıma gelip Caner'in eşyalarını getirmişti. Artık beraber yaşıyorduk.

Beni üç haftadır yemek yemek ve duş almak dışında yataktan çıkarmamıştı. Vücudumun her noktasını öpmüş, okşamış ve sevmişti. Birkaç kilo almıştım ve oldukça dinlenmiş hissediyordum. Ne kadar bol bol fiziksel aktivitede bulunmuş olsak da. Yatakta gerindim ve gözlerimi gülümseyerek bana bakan Caner'in yüzüne açtım.

Sabahları gözleri hafiften şiş oluyordu ama itici bir şişlik değildi bu. Göz kapakları beyaz oluyor, yeşil gözlerini daha parlak gösteriyordu. "Yataktan çıkmamız lazım artık, alışverişe gitmeliyiz. Almam gereken şeyler var." Duş jelim ve şampuanım bitmişti. Mutfakta da yiyecek doğru düzgün bir şeyler kalmadığına emindim çünkü dün yemeği dışarıdan söylemişti.

"Ben balayımızın 3 ay sürmesini planlıyordum, 3 haftada sıkıldın mı benden?" dedi burnunu boynuma sürterken. O kadar büyük sırıttım ki, yüzüm ikiye ayrılacaktı neredeyse. Derin bir iç geçirdim. Mutluydum. Evet, hem de çok mutlu.

"Sizden sıkılmak ne mümkün Caner Bey," sonra nedense ciddileştim. "Yıllarca bunların hayalini kurdum ben. Bazen acaba delirdim de beni akıl hastanesine mi kapattılar diye düşünüyorum. Belki de şu an yerde, duvara karşı oturmuş, kafamı duvara dayamış bir biçimde kendi kendime mırıldanırken yanımda olduğunu hayal ediyorum." Kollarımı boynuna sarıp onu kendime çektim. Direnmeden bacaklarımın arasındaki yerini buldu ve üzerime uzandı.

Cinsellik içeren bir sarılma değildi bu. Bu, birbirini seven iki bedenin ruhlarını birleştirmesiydi. Köprücük kemiklerime kafasını dayadı. "Çok güzel kokuyorsun. Eskiden böyle olduğunu hatırlamıyorum," dedi tok sesiyle. Sesi içimde bir şeyleri titretiyordu.

"Eskiden bu kadar yakınlaşmamıştık ki, tam yakınlaşacakken..." cümlemin devamını getirmedim.

"Murat neredeymiş şimdi, haberin var mı?" Saçlarını okşarken tavana baktım.

"Bilmem, geçen yıl annem gelmişti ama zaten sen bunu biliyorsun. Elif anlatmıştır sana. Annemin birikmiş parasını yeyip evi terk etmiş. Sülüğün teki, herkesin kanını emiyor. Bulmuştur yine birini." Sonra aklıma fotoğraflar geldi. "Ah! Tamamen unuttum!"

Başını kaldırıp endişeyle bana baktı. "Ne oldu?"

Ona dilencinin geldiği ilk günü, sonrasında onu takip ettiğimi ve geçenlerde boş eve gidip bu fotoğrafları bulduğumu tek nefeste anlattım. Kaşlarını çattı. "Fotoğrafları annenin çekmediğine emin misin? Belki Murat onları annenden çalmıştır."

"Çalıp ne yaptı? Ömrü boyunca görmezden geldiği kızı için kilerinde bir anı duvarı mı oluşturdu? Dur bak, sana göstereyim fotoğrafları. O zaman anlarsın." Üzerimden kalkıp yana doğru devrildi ve yatağın içinde bağdaş kurarak oturdu. Anadan doğma çıplaktık ikimizde ama artık aramızda utanma namına hiçbir şey kalmamıştı.

İki Hayalet III: Çığlık (Tamamlandı)Where stories live. Discover now