Güveç

2K 159 50
                                    

"Ee? Nerede o şimdi?" Annem yerde oturmuş Canel'in üzerini değiştiriyordu. Dışarıdan yeni gelmiştik ve kızımın gözünden uyku akarken gözlerini ovuşturarak bana bakıyordu. Parkta o kadar çok koşup oynamıştı ki salıncakta uyuklamaya başladığında eve dönme vaktimizin geldiğini çok net bir şekilde anlamıştım.

"Canel'i yatıralım, ondan sonra." Canel'i kucağıma alıp yatağına götürdüm ve yanından ayrılmak üzereyken parmağımı tuttu, diğer elinin baş parmağı ağzındaydı. Parmağını çıkarıp bir süre bana baktı. "Mommy, anneannem artık bizimle mi yaşayacak?" Gülümseyip başımı iki yana salladım.

"Hayır meleğim, yakında gidecektir."

"Ben uyurken gitmesin, ona bir şey söylemek istiyorum," Başımı sallayıp alnından öptüm ve arkasını dönüp derin nefeslerle uykuya dalmasını izledim. Kendimi koltuğa bıraktığımda bacaklarımı ortadaki kahve sehpasına uzattım. Annem bana beklentiyle bakıyordu. Kaçış yoktu anlaşılan.

"Buralarda bir yerde. Senin geldiğin gün onu parkta gördüm ama benden kaçtı. Dediğin gibi masumsa neden benden kaçtı?" Annem alelade bir şekilde elini havada salladı.

"Baban tehdit etmiştir muhtemelen."

"Ne alaka?" dedim. Hemen ardından midem guruldadığında karnıma garip bir bakış attım. Sanki acıkmaya hakkım yokmuş gibi garip bir tavır takınmıştım.

"Babanın dünya üzerinde kendisiyle bağlantılı olan her şeyden haberi var güven bana. Caner daha biletini ayırttığı an babanın haberi vardı muhtemelen." Ayağa kalkıp açık mutfağa gittim ve bir elma alıp ısırırken anneme bakmaya devam ettim. Bir şeyler yerine oturmuyordu.

"Neden geri yollamadı ki o zaman Caner'i? Neden hala burada?"

Annem yanıma gelip buzdolabından tavuğu ve sebzeleri çıkarmaya başladı. Tavuklu güveç yapacaktı muhtemelen. "Bak kızım, babanın kafası senin, benim gibi normal bir şekilde çalışmıyor. Caner'i buralarda tutuyorsa muhtemelen bir bildiği vardır." Sebzeleri yıkarken omuzlarını silkti. "Muhtemelen ya bir çıkarı var ya da Caner'i etrafta tutup seni görmesini ve acı çekmesini istiyor."

"Çok saçma," diye mırıldandım elmama doğru.

"Bize göre saçma, ona göre Caner bunu hak etti." Telefonumu arka cebimden çıkarıp düşünmeden babamın adına bastım ve onu aramaya başladım. İkinci çalışta açtı.

"Efendim kızım?"

"Baba, annem tavuklu güveç yapıyor. Hadi gel beraber yiyelim." Hattın öbür ucunda birkaç saniyelik sessizlik olurken annemle göz göze geldik. Elindeki kabakla hayretle bana bakıyordu. Ama ben bıkmıştım. 'O bunu dedi, şu bunu yaptı' zırvalıklarından sıkılmıştım. Üçümüz oturacak ve hepimiz olduğumuz yetişkinler gibi bu konuyu konuşarak çözecektik. Her şeyin ortaya dökülmesine ihtiyacım vardı artık.

"Seray güzel yapar tavuklu güveci. Bir saate oradayım," deyip kapattı babam telefonu. Sesindeki boğuk ton gözümden kaçmamıştı. Anneme gülümseyerek telefonu cebime soktum.

"Neden yaptın bunu şimdi?"

"Fikir yürütmelerden, tahminlerden ve olasılıklardan sıkıldım. Her şeyin ortaya dökülmesi lazım artık, yeter bu kadarı." Buzdolabına ilerleyip özel günler için sakladığım kırmızı şarabı rafın arka kısmından çıkardım ve havaya kaldırdım. "Güzel bir şarabın çözemeyeceği hiçbir şey yok,"

Annemle sessizlik içinde güveci hazırlayıp ocağa koydu. Göz ucuyla şarabı kestiğini görebiliyordum, bu yüzden ona işkence etmeyi bırakıp şişeyi açtım ve ikimize birer kadeh koydum. Yıllar sonra babamı görecekti, gergin olduğunu tahmin edebiliyordum.

İki Hayalet III: Çığlık (Tamamlandı)Where stories live. Discover now