68

5.4K 402 425
                                    

TAEHYUNG

"Taehyung, duvağım nerede!?"

Çığlığa benzer bir sesle bana bağıran Jimin'e dehşetle bakışlarımı çevirdim. Düğün hazırlıkları yüzünden tam olarak iki aydır sahip olduğum düşünme yeteneğini kaybetmeme sebep olmuştu. Ve düğün günü geldiğinden artık son nokta atışını yapıp beni tımarhaneye kapattıracaktı.

"Jimin senin duvağın yok ki! Damatsın sen! Takım elbise giyiyorsun!"

Düğün odasına sırayla girip Jimin'e ve Yoongi'ye güzel şeyler söyleme kararı almıştık eşimle fakat kesinlikle odadan ruh hastası olarak çıkacaktım. Ben de evlenmiştim ama bu kadar da delirmemiştim.

"Aman Tanrım," diye şaşkınca ağzını açarak konuştu Jimin ve aynaya baktı. Ceketinin yakalarında ellerini gezdirdi ve kendi yansımasına inanılmaz bir şeymiş gibi baktı. "Ben evleniyorum."

Bakışları yavaşça bana dönmüştü. "BEN EVLENİYORUM!" Aniden koşarak üzerime atlamış ve sarılmıştı. Hareketleri sağ olsun dengem bozulmuştu fakat bunu es geçtim, gülümseyerek karşılık verdim. Aptal Park Jimin soyadını taşıdığı son dakikalarda da bunu belli ediyordu.

"Evleniyorsun tabii aptal," diye fısıldadım kulağına. Ardından sarsılan omuzlarını fark ettiğimde dehşetle geri çekilip yüzüne baktım. Göz pınarları dolmuş bir Jimin'i tahmin etmiyordum. "Hayır, ağlama," dedim telaşla. "Makyajın bozulacak. Sakın!"

Burnunu çekip yüzünü havaya bakar gibi kaldırdı ve gözyaşlarının içine gitmesine sebep oldu. Tekrardan bana döndüğünde hala duygusal bir ifadeye sahipti. "Evleniyorum," diye fısıldadı. "Hem de Jungkook ile. Hayalimdeki gibi hatta daha güzel."

Gülümseyip başımla onayladım. "Biliyorum," dedim.

"Makyajım yok zaten ağlayabilirim ki. Makyöz çok güzel olduğumu yapmama gerek olmadığını söyledi."

Kıkırdayarak başımı iki yana salladım. "Makyöze onları Jungkook söyletti şaşkın seni," derken hala gülüyordum. Odaya girmeden önce kadının kolunu tutmuş ve "Eşim zaten çok güzel biridir, boyamayın onu," demişti. Kadın ilk başta gülse de bu davranışının şirinliğine hak vermişti.

Jimin dediğim sözle daha da ağlayacak gibi oldu. "Taehyung bırak beni gidip öpeyim," derken yanımdan geçip kapıya yönelmeye çalışıyordu. Kolunu tutup başımı iki yana salladım. "Son ana kadar görmemesi lazım sen," dedim. "Uğursuzluk getirir."

"Ya ne uğursuzluğu saçmalama! Eğer onu görmezsem ben şuracıkta öleceğim, asıl uğursuzluk ne göreceksiniz o zaman." Kaşlarını çatıp söylediği sözle güldüm. Cidden seviyordu. Mutluydum.

"Onu görürsen de yaşayabileceğini sanmıyorum Park," dedim. Ardından kıkırdayıp ekledim. "Jeon mu demeliyim?"

Söylediğim şeyle omzuma hafifçe geçirmişti. "Biliyorum, ultra düzey yakışıklı oldu değil mi?"

Dudaklarımı büzüp 'bilmem' dercesine kaşlarımı kaldırdım. "Sen görünce karar verirsin artık."

Başıyla onaylayıp sakinleşmek için derin bir nefes aldı. Gülümseyip son kez omzuna destek verici bir dokunuş kondurdum. "Namjoon gelecek şimdi. Ben de Yoongi'nin yanına gideyim." Başıyla onayladı.

Kapının eşiğine gelmiş kulpunu çevirecekken konuştu. "Taehyung..." Bakışlarımı bir kez daha Jimin'e çevirdim. "Jeon de," diyerek sözlerine devam etti. Gülümsüyordu.

"Jeon Jimin."

-

"Jimin kaçmaya çalıştı sürekli Jungkook'u göreceğim diye," diye fısıldadım Seokjin'in kulağına. Yoongi'nin odasında dikilirken bir koluyla belini sarmış ve bedenine yapıştırmıştı. Yan yana duruyor, kulaklarımıza bir şeyler fısıldarken çocuğumuzun mürüvvetini izler gibi bakıyorduk.

solidarityWhere stories live. Discover now