29

9.9K 919 349
                                    

YOONGI

Terleyen avuç içlerimi üzerimdeki tişörte silerken okul çıkış kapısına gözlerimi dikmiş; tanıdık bedeni bekliyordum.

Namjoon'un kararlarına güvendiğimden onun dediği gibi siyah eşofman altımı ve üstüne beyaz, gri tonlu bir şehir manzarasının kare içindeki soluk resminin durduğu tişört ve üzerime ise siyah kapşonlu giymiştim. Eğer sıcaklarsam çıkaracaktım.

Ki şu an heyecandan alevler basmıştı bile. Taehyung çıkışa kadar sırıtıp imalarda bulunmuş; Namjoon sürekli sırtımı sıvazlayıp vurmuş ve "Evladım benim al damadı gel," demiş; Jimin ise son günlerdeki durgunluğunu koruyarak hafifçe gülümseyip iyi şanslar dilemişti.

Jungkook hakkında çok fazla düşündüğünü hepimiz fark etmiştik. Yine de fazla üstüne gitmemeye çalışıyor ve bu zor depresif hallerini geçirmek için çabalıyorduk.

Jungkook, Jimin gibi birini kaçırırsa oturup ağlamalıydı çünkü o güzel çocuktan daha iyisi yoktu bu dünyada.

Tüm düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan şey aniden görüş alanıma giren Hoseok oldu. Benim aksime arkadaşlarıyla çıkmamıştı kapıdan. Kendi başına geliyordu. Sakin görünüyordu. Fakat aramızdaki mesafelere rağmen şimdiden kalbim halay çekiyordu.

Bu kadar hızlı atmaya devam edersen kalbim, kötü olur. Hoseok çıkış kapısında beni gördüğünde aramızda bir dakikalık bir mesafe kalmıştı. Gözlerinin yavaşça aydınlanışına ve gülümseyişine anbean tanık oldum.

Zaten parlayan bedeni gülümsediğinde güneşi kıskandıracak gibi oluyordu. Gülümsemesine karşılık verdim ve son kez kendime sakin olmamı söyledim.

Tüm bu söylediklerim yanıma gelip omzuma attığı koluyla yerle bir oldu. "Gidelim bebeğim."

SEN? BANA? BEBEĞİM? Mİ? DİYORSUN? JUNG? HOSEOK?

·

·

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
solidarityWhere stories live. Discover now