Önceki günlerde yaptığımız alıştırmalarda ellerinin vücudumun her yerine dokunmasını, çıplak tenimde sımsıcak dudaklarını dolaştırmasını, küçük ısırıklarla kanımı kaynatmasını düşündüm. Şu anda hepsini istiyordum, şu anda onu deli gibi arzuluyordum.

Bizi birbirimizden ayıran kapıya iki elimi dayadıktan sonra alnımı da yasladım. Onunla bu kadar yakın ama bir o kadar uzak olmak acı veriyordu. Özellikle de on gün sonra aramıza ayların gireceğini bilmek bu acıyı arttırıyordu.

Arda da aynı şekilde hissediyor muydu? Yakınlaştığımız her anda kendini nasıl dizginlediğini hatırladım. Benim kaygım eminim ona da fazlasıyla sıkıntı yaşatıyordu. Gösterdiği sabrı kaç erkek gösterebilirdi? Derin bir şekilde içimi çekip titrek nefesimi bıraktım.

Tam arkamı dönüp gidecektim ki, Arda'nın içeriden gelen boğuk sesini duydum. "On dakikadır kapının arkasında duruyorsun Pelin. Ya kapıyı açıp içeri gel ve çektiğimiz işkenceye son ver, ya da hemen odana dönüp kapını kilitle. Çünkü şu anda sana daha fazla direnebileceğimi sanmıyorum."

Beklemediğim sesle yerimde donmuş kalmıştım. Benim orada olduğumu nasıl anlamıştı? Farkında olmadan çok mu ses çıkarmıştım?

Görmeyen gözlerle bakışlarımı yere indirdim. Odamın penceresinden vuran ay ışığı yerde ayaklarıma bir gölge oyunu oynatıyor, hareket ettikçe orada olduğumun ipuçlarını veriyordu. Arda bu gölgeleri görmüştü sanırım.

Bakışlarımı tekrar karşımdaki kapıya diktim. Orada durduğumu saklamam artık imkansızdı. Şu anda bir seçimin eşiğindeydim. Ne istediğimi biliyordum ama bu adımı attığımda geri dönemeyeceğimi de biliyordum.

Son zamanlarda olduğu gibi, Arda bu kararı da bana bırakıyordu. Her türlü olumsuz düşünceyi zihnimin en derinlerine kapattığımda, elim kapının koluna gitti ve indirdi.

Saniyeler sonra Arda'yla bakışlarımız buluştu. Başucu lambasını yakmış, yatağının yanında ayakta duruyordu. Beni karşısında görünce inanmayan bakışlarla hipnotize olmuş gibi yerinde donmuştu adeta. Belli ki benden bunu hiç beklemiyordu.

Ürkütmekten korkarak bana doğru birkaç ağır adım attı. Düzensiz nefesini yüzümde hissettiğimde benim de ona yaklaşmış olduğumu anladım. Atmış olduğum adımların farkında bile değildim. Bir tek Arda'yı görüyordu gözlerim. Bir tek onun için delice çarpıyordu yüreğim.

"Bundan emin misin Pelin?"

Sesinde hala inanmayan bir şaşkınlık vardı. Üst bedeni çıplak olduğu için gözlerimi heykelimsi vücudundan alamıyor, artık alışmaya başladığım tenine yeniden dokunma ve öpme isteğiyle yanıyordum.

Çıplak karnına diktiğim bakışlarımın farkına vardığımda başımı daha da eğip bir süre yerdeki desenleri inceliyor gibi yaptım.

"Emin misin Pelin?" diye sorusunu tekrar etti.

Benden bir cevap bekliyordu ama sesim boğazımda düğümlenmişti adeta. Karşısındaydım, odasına gelmiştim. Emin olduğumu illa kelimelere dökmem mi gerekiyordu?

"Başını kaldır ve bana bak lütfen."

İlla gözlerinin içine bakmamı ve o sözleri söylememi bekliyordu biliyorum ama soluğum sese dönüp de bir türlü dile getiremiyordum.

Cevap vermem geciktiğinde benim yerime konuşan yine Arda oldu. İçini çekip nefesini verdi. "Hala emin değilsin." Ses tonu hayal kırıklığı doluydu. "Lütfen odana git Pelin." Arkasını dönüp pencereye ilerledi. Sırtından ter boşalmış, kusursuz teni solgun ay ışığında nemli nemli parlıyordu.

Maskeli Baloda Sevdim (Tamamlandı)Where stories live. Discover now