Hayalle gerçek arasında, koridordaki ayak seslerini, kapımın aralandığını ve Arda'nın bir süre saçlarımı okşayıp öptüğünü hissettim. Uyanmaya çalıştım ama o kadar bitkindim ki, bunu istesem de başaramadım ve bir süre daha uyudum. Sonunda gözlerim fal taşı gibi açıldığında, doğrulup sırtımı yatağın başlığına dayadım.

Ev tamamen sessizdi ve saatim gece biri gösteriyordu. İki adım ötedeki odada yattığını bile bile özlüyorken, koskoca üç ay Arda'dan uzak kalmaya nasıl dayanacaktım?

Yanağımdan dökülen bir damla gözyaşını elimin tersiyle ağır ağır sildikten sonra karanlığa gözlerimi diktim. Uykum kaçmıştı bir kere, zorlamanın anlamı yoktu.

Yataktan kalkıp sessiz adımlarla pencereye yaklaştım. Camı açıp içimdeki huzursuzluğu alıp götürsün diye serin havayı derin derin içime çektim. Burada kalabilmemin bir yolu olmalıydı.

Ondan önce, artık Arda ile beraber aynı evi paylaşacağımı annemle babama söylemem gerekiyordu. Bunu onlardan saklayamazdım ama anlayışla karşılayacaklarını da sanmıyordum. Yeni tanıştığım amcam ve halamın ne tepki vereceği büyük muammaydı. Sohbet ederken Arda yanlışlıkla ağzından kaçırdığı için şimdiden Berk öğrenmişti ama sır olarak saklayacağına söz vermişti. Bu sır ne kadar saklanabilirdi ki?

Alnımı ahşap pervaza dayadım, günlerin bu kadar çabuk geçmesini hiç istemiyordum. Önümüzdeki on gün, zaman yavaşlasın, daha da iyisi, tamamen dursun istiyordum.

Kollarımla bedenimi sardım ama beni şu anda saran kolların Arda'ya ait olmasını istedim. Ellerinin ve parmaklarının her noktama dokunmasına ihtiyacım vardı.

Kaygı sorunumu öğrenip o ilk alıştırmayı yaptığımız günden bu yana, Arda ile birkaç kere daha yakınlaşmış, sınırlarımı ufak ufak zorlayıp biraz daha ileri gitmiştik ama her defasında, o sınırı biraz ileriye taşımayı başarabilmiş olsak da, paniklediğim noktaya ulaşıp orada durmayı bilmiştik.

Gözlerimi kapatıp açtım. Artık Arda'ya daha fazla direnmek istemiyordum. Ona şu anda deli gibi ihtiyacım vardı ama yine panikleyip ikimizi de arzu ateşiyle yana yana durmaya zorlayacağımı biliyordum.

Aklım başka, kalbim başka düşünüyorken, bedenim ve arzularım da bu oyuna katılmış, beni çıkışını bulamadığım bir labirente hapsetmişti. Kendimi kaybetmiştim, neye karar vereceğimi, hangi yöne gitmem gerektiğini şaşırmıştım. Uzaklaşsam olmuyor, yaklaşsam olmuyor, onsuz da yapamıyordum. Arda ile beraberliğimiz, iki ucu kor değnekti. Tutsan da yakıyordu, tutmasan da.

Tüm bu duygusal karmaşanın içinde yanıyorken, pencereden uzaklaşıp odada dolanmaya başladım. Küçük ayak parmağım yatağın kenarına çarptığında acıdan iki büklüm olup ellerimle ayağımı tuttum ve acısı geçene kadar parmağımı sıktım. On saniye kadar dişlerimi alt dudağıma geçirip acıyla inledim. Zaten sınırda olan fiziksel gerginliğim bu bahaneyle iyice tırmanışa geçti. Arda'ya olan ihtiyacımla karnımda bir alev topu oluşmuş, ona olan özlemimi fitilliyordu.

Sessizce kapıyı açıp merdivenlerden aşağı indim. Kana kana içtiğim iki bardak suyun içimdeki ateşi dindirmesini umarak iki elimi tezgaha dayadım ve uzunca bir süre kımıldamadım. Tüm vücudumda bir zonklama vardı ve en yoğunu kasıklarımda hissettiğimdi. Uzunca bir süre öyle kalıp tezgahı sıktım. Daha iyi hissettiğime kanaat getirdikten sonra tekrar odama doğru yol aldım.

Karşılıklı olan kapılarımızın tam ortasında duraksadım. Sola dönsem kendi boş odam, sağa dönsem Arda vardı. Adımlarım istemsizce sağa dönüp durdu. Arda'nın ışığı yanmıyordu. Ben ona duyduğum ihtiyaçla kavrulurken o, kim bilir kaçıncı rüyasını görüyordu.

Maskeli Baloda Sevdim (Tamamlandı)Where stories live. Discover now