Bölüm 26 - ERLİG ACIMASIZ CROS'A KARŞI

7.9K 598 20
                                    

      Ona savaşı kazandıracak, dengeleri tamamen değiştirecek bir koza sahipti artık. Attığı adımlar kurumuş yaprakları ezerken aklında At adamların kudretli askerlerinden başka bir şey yoktu elbette. Dolunay tam tepeye yükselmiş karanlığın içinde tüm ihtişamından uzak bir halde hiç bilmediği bir diyarda derin düşüncelerle yürüyordu.

      At adamlar bu savaşta Erlig için ne kadar önemli bir koz olsa bile onları elde etmek bir tanrı için dahi hiç te kolay olmayacaktı. İnsanlar kralını bulduğu takdirde sayısal olarak her ne kadar önde olsalar bile Kayra Han gibi bir savaş dehası dengeleri tam tersine çevirebilirdi. Onu ölüm makinasına çeviren kılıcı ile arkasına aldığı insan ordusu güneşin yardımıyla Kurt adam ordusunu hezimete uğratması çok muhtemel bir sonuçtu, bu yüzden At adamlardan oluşan bu orduya Erlig'in çok ihtiyacı vardı. Görev ne kadar zor olursa olsun yerine getirmek zorundaydı.

      Her ne kadar derin düşüncelerin içinde kaybolsa da daha önce hiç duymadığı seslerle dikkatini ormanın çehresine vermeye çalışıyordu. Bu ormanda tanrı olması bir işe yaramayacaktı, burada onu hayatta tutacak yegane şey pençelerindeki kudretten başkası olamazdı.

      Kara ağaçların arasında yoğun sis perdesini yararak ilerlerken zehirli ısırıklara sahip Karyal kuşunun yanından geçiyordu. Şanslı gününde olduğu aşikardı, Karyal kuşları sadece aç olduklarında saldırır ve genelde aç olurlardı. Erlig Karyal kuşunun zehirli ısırıklarından sadece dakikalar önce yediği yılan sayesinde kurtuldu.

      Yoğun sis nedeniyle artık gittiği yönü idrak edemez bir halde tamamen iç güdüleri ile haraket ediyordu. Gördüğü Karyal kuşundan aldığı dersle Kurt adam formuna dönerek yola devam etmeye karar verdi.

      Kurt adam formuna girmeyi daha önce akıl etmediği için pişman olmuştu bile, Kurt adam olduktan sonra artık sis ona engel değildi, kuvvetli koku alma yetisi sayesinde yön tayin etmek için gözlerine ihtiyacı kalmamıştı.

      Dolunayın altında devlere doğru ilerlerken burnuna tadını bildiği kokular gelmeye başladı. Bu koku o kadar tanıdık geliyordu ki onu yolundan alı koymaya yetmişti, ilerlediği yönü değiştirerek tanıdık kokuya doğru ilerlemeye başladı.

      Kokuya yaklaştıkça adımları hızlanıyordu, çok geçmeden hızlı adımlarla yürümek yerine koşmaya başlamıştı, Erlig'e yolunu değiştirecek kadar dikkatini çeken bu kokuyu nereden alıyordu. Erlig'in vahşi ve ihtişamlı görünüşü karanlık diyarda onu gören yaratıklara korku salarken, Erlig hiç durmadan koşmaya devam ediyordu.

      Ağaçların arasında koşarken kendini küçük bir meydanda buldu, kendi etrafında bir süre dönüp etrafı koklamaya başladı, kokunun kaynağına gelmişti fakat burası ağaçların arasında kalmış boş bir alandı.

      Etrafı gezinmeye başladı, iri kırmızı gözleri küçülmüştü, tüm dikkatini kafasındaki düşüncelerden sıyırıp toplamıştı. Attığı küçük adımlar temkinli oluşunun ispatı gibiydi.

      Çok geçmeden kendini bir kayanın önünde buldu, kayanın tepesinde bir ağaç gördü fakat sisten dolayı ağacın türünü anlayamadı, merak duygusu kabarmış ağaca doğru birkaç adım attığında yoğun sis bulutunun arasında bir mağara olduğunu fark etti. Burun deliği büyüyüp küçülürken var gücü ile içeriyi kokladığı aşikardı.

      Kendini mağaranın derinliklerine bıraktı bir anda, attığı büyük adımlarla mağaranın karanlığında kaybolup gitti, bir süre sonra içeriden uluma sesi gelmeye başladı.

      Aradan geçen saatlerin sonunda gün doğmuştu, her ne kadar güneş bu karanlık diyarda yüzünü göstermese de gün doğumu kendini hissettiriyordu. Sesler kesileli saatler olmuş Erlig mağaranın içinden çıkmamıştı hala. Erlig'in hayatta olduğundan şüphe duymaya başladığımda mağaranın girişinde kendini gösterdi, kırmızı gözleri karanlığın içinde ateşi andırarak parlıyordu.

AKHİRA - Kıyamet Vakti (KİTAP OLDU)Where stories live. Discover now