Ormandaki Dehşet 4

43 3 0
                                    

Mayda yerde iki büklüm yatarken sonunda tekmeler durdu. Herkes kendi içine çekilerek bir süre sessizce durdular. Beyge ile Mayda'nın arasına giren Gökçil, Beyge'nin gözlerine bakarak, "Abla görmüyorsun, ailesini gözleri önünde öldürmüşler, annesinin kanını babasına içirmişler." Sesi titriyor, konuşmasını sık sık keserek yutkunuyordu. Beyge'nin süngüsü bir an için düşse de yeniden parladı, bağırarak "Tamam o halde bizide kurt adamlara versin, ailesinin katillerine bizide yem yapsın!" Dedi. Mayda'ya en ağır darbesini şimdi yapmıştı, attığı hiç bir tekme Mayda'nın canını bu kadar yakmadı.

Bir süre sessizce Beyge'yi izleyen Gökçil diğerlerinin farketmediği ufak bir tebessüm ettikten sonra daha iştahlı bir ses tonuyla, "Ormanda ne oldu?" Dedi. Beyge şaşırdı, "Na- asıl?" Dedi. Gökçil, "Ben bileğimi kestikten sonra bayıldım, gözlerimi açtığımda siz başımda bekliyordunuz." Dedi. Başını sallayan Beyge, "E-vet!" Dedi. Kaşlarını havaya kaldıran Gökçil sorgulayarak, "Ayağa kalktığımda etrafta kurt adam cesetleri vardı." Gökçil'in sözünü tamamlamasına mahal vermeden araya giren Beyge, "Evet de, ne demek istiyorsun." Dedi. Gökçil, "Kurt adamları nasıl öldürdün, sayıları oldukça fazlaydı?" Dedi.

Beyge'nin yanakları pembeleşti, iyiden iyiye öfkesi kaybolup gitti. Kekeleyerek, "Be-ben de-ğil, Mayda öldürdü!" Dedi. Gökçil yerde yatan kızın belinden tutarak onu oturtup yanına eğildi. "Abla madem bizi kullandı, madem kurt adamlara yem etmek istedi o halde neden onları öldürdü?" Gökçil küçük kıza sarılırken Beyge suçlu çocuklar gibi ayak uçlarına bakıyordu. Gökçil tüm şaşkınlığını üzerinden atmış gayet sakin bir şekilde devam etti. "Ben zaten baygın yatıyordum, sen ise o kadar kurt adamla tek başa çıkamazdın, öylece beklese kurt adamlar bizi öldürdü, eminim ödül olarak ona kanımızı da verirlerdi." Dedi. Hırkasının iç cebinden çıkardığı bez parçasıyla Mayda'nın yüzünü temizlerken konuşmaya devam eden Gökçil, "O hiç onlardan olmadı, o bizi seçti. Şimdi de orada kalabilir hatta kanatlarıyla istediği yere gidebilirdi fakat o bize geldi." Dedi. Yaptığından pişmanlık duymaya başlayan Beyge'nin ağzına özür dilerim kelimeleri geldi fakat bunu seslendirmekten vaz geçerek, "Bundan sonra gece nöbetlerini o tutar, ben yatıyorum!" Dedikten sonra oyuğun içine girdi.

Yüzünde şimdiden morluklar oluşan Mayda yüzünü Gökçil'e çevirdi, bütün o tekmelerin ardından ne kadar tebessüm edilebilirse o kadar tebessüm etti. Konuşmak, teşekkür etmek istedi, ağzını oynatmaya çalışırken canının yanmasıyla, "Ahh" dedi. Anaç bir tebessümle ona bakan Gökçil gözlerini kapatarak, "Sorun değil!" Anlamıştı küçük kızın teşekkür etmek istediğini. Mayda biraz daha kendini toparladığında her ikiside yan yana oturmuş geldikleri yöne, ormana bakıyorlardı. Bulundukları ova sisle çevrelenmiş, ay ışığı rüzgarla savrulan sis bulutlarının dansını gözler önüne seriyor, kasvetli orman ara ara görünüyordu. Mayda, güç bela konuşarak, "Uyu" dedi. Gözlerini Gökçil'e çevirdiğinde, onu omzuna dokunurken buldu. Gökçil yüzünde oluşmuş korkuyla omzundaki kabuk bağlamış yaraya bakıyordu.

"Ailem şifa kanından." Dedi. Gökçil duyduğu şeyi anlamadı, manasız bakışlarla Mayda'ya döndü. Mayda elindeki bez parçasını ince dudağının üzerinde tutuyor, morluklar daha belirgin bir hal alırken şişliklerde kızın yüzünde kendini göstermeye başlıyordu, buğulu gözleriyle "Vampirlerin hepsi aynı değildir." Dedi. Gökçil adamakıllı şaşırdı, "Nasıl?" Dedi. Mayda'nın ne demek istediğini anlamamıştı, yüzünü tekrar ormana çeviren Mayda, "Vampirlerde kendi içinde türlere ayrılır, Bazıları avcı olur çünkü kaslı ve hızlıdır. Bazıları şifacı olur, kanlarında doğuştan şifa özelliği taşır eğer bir Vampir yaralanır yada hasta olursa şifacı kanı içerler. Bazıları ise zekidir onlar daha çok kabileleri yönetir." Dedi. Gözleri kocaman açılan Gökçil, "Hastalanmak mı, vampirlerin hastalandığını bilmiyordum." Dedi. Tebessüm eden Mayda, "İnsanlar gibi olmasa da bizimde kendimize özgü hastalıklarımız var." Dedi.

Yine sessizlik oluşmuştu, Gökçil bir süre Mayda'nın sırtına baktı, kanatları iyice bükülmüş neredeyse görünmüyordu. "Peki kanatlar, onlar her vampirde varmı?" Dedi. Gökçil'in bakışlarını farkeden Mayda rahatsızlık hissetti, yerinden kıpırdanarak sırtını gizlemeye çalıştı. Başını göğe kaldırdı, siyah bulutlar yıldızları gizliyor dolunayın bir kısmı görülüyordu. Gök yüzüne bakarken birşey mırıldanır gibi oldu, tekrar Gökçil'e dönerek, "O kısım biraz karışık, bu nadir görülen bir durum. Ülgen babanın özelliği aslında, ilk zamanlar sadece ondan olanlarda varmış, daha sonra ondan olanlar da kanatsız doğmaya başlamış. Kıyamet gecesinde kanatlılar neredeyse yok olmuş." Dedi. Gökçil, kızın söylediklerini idrak etmekte zorlandı, iyice kafası karışmıştı, "Anlamadım, sen şimdi Ülgen'in soyundan mısın ?" Dedi. Mayda, "Hayır hayır, ben şifacı Aspar'ın soyundan geliyorum." Dedi.

Mayda konuşması bittikten sonra Gökçil'in, haraketsiz bir şekilde kendisine manasız baktığını farketti. Elini başına götüren Gökçil, saçını kaşırken, "Şey galiba kafam karıştı!" Dedi. Gülümseyen Mayda, "Uyu istersen, kendini iyi hissettiğinde daha detaylı anlatırım." Dedi. Mayda daha konuşmasını bitirmeden Gökçil, Mayda'nın ellerini sıkıca tutarak, "Hayır hayır, şimdi dinlemek istiyorum." Dedi. Başını olur dercesine yukarı aşağı sallayan Mayda, bir süre toprağa baktı. "Denir ki Tengri oğullarını Akhira'ya indirdiği zaman hepsine kendi ırklarını vermiş, her birine kendi özelliklerini taşıyan, kendilerine benzeyen oğullar vermiş. Yine hikâyeye göre Ülgen'e Aylu anayı ona eş olsun diye yaratmış, daha sonra kanına şifa koyduğu Aspar'ı ve ona eş olması için Bige'yi yaratmış. Balaban ve eşi çıdamlı ise güçlüleri doğuranlar olmuş, onlar en güçlülerimiz onlardır, bir bala aynı anda iki kurt adamı rahatlıkla öldürebilir. Sezgin ve karısı ilbilge en zeki vampirleri doğuranlar oldu, herşeyi çabuk öğrenen gizemlerin ardında yatan gerçekleri bilen bilgeler tabi sayıları en az olan Vampirlerde yine bunlar." Dedi.

Gözleri kapalı şekilde düşünceye dalan Gökçil, "Yani Aspar'ın soyu şifacı, Balaban'ın soyu güçlü yani asker son olarak Sezgin'in soyu bilge, vampirler bu üç türden oluşuyor." Gülümseyen Mayda, "Tam olarak değil, Kudretli kanı taşıyanlar var birde, Ülgen'in çocukları." Mayda sözünü bitirir bitirmez konuşan Gökçil, "Yani kanatlılar." Dedi. Hiç duraksamadan konuşan Mayda, "Hem evet hem hayır, hepsi kanatlı değil. Evet bir çoğunda kanat var fakat tek hünerleri bu değil, onlar hem güçlü olandan hem bilge olandan hemde şifa sahibi olandan yani Ülgen'den olanlar. Hem güçlü, hem akıllı hemde kanlarında şifa var fakat sayıları çok azaldı üstelik kanatlı olanların sayısı pek fazla değil." Dedi.

Başını yukarı aşağı sallayan Gökçil, "Galiba anlamaya başladım fakat yine de eksik birşey var, sen şifa kanı taşıyorsan kanatların nasıl var?" Dedi. Mayda'nın yüzü düştü, tebessümü solup kayboldu. "Bunu bende bilmiyorum, daha önce hiç Kudretliler haricinde birinin kanatları olmadı üstelik sonradan kanat çıkan birini hiç tanımadım kudretli dahi olsan sonradan kanadın çıkmaz, en azından böyle biliyordum." Dedi. Gökçil yine afalladı, açık kalmış ağzıyla bir süre Mayda'nın sırtına baktıktan sonra, "Nasıl senin kanatların sonradan mı çıktı?" Dedi. Derin bir nefes alan Mayda, "Evet, senden beslendikten sonra oldu, üstelik o sırada güneşin henüz batmamış olmasına karşın ölmedim, derimin yandığını hissettim fakat eskisi gibi değildi."

"İşte bu bana fazla geldi, güneş sana normalden az zarar vermeye başladı ve hiç olmayan birşey oldu kanatların mı çıktı, buna anlam vermek gerçekten zor." Dedi. Mayda verecek bir cevap bulamayarak sustu, zaten kendisi de tüm gün bunu düşünüp durmuş ne olduğunu anlamamıştı. Annesini özlediğini hissetti, içinden annem olsa ne olduğunu bilirdi dedi. Annesi Vahşice katledilmiş artık Tengri'nin ölmeyen diyarında babası ve kardeşleriyle birlikte ondan çok uzaklarda yaşıyordu. Gökçil, Mayda'nın geçmişinin bir kısmını baygın olduğu anda görmüştü, Mayda'nın da onun geçmişini görmüş olabileceğini düşünerek, "Peki sen benim kanımı içerken ne hissettin?" Dedi. Mayda cevap vermeyince, vampirin kolunu tutarak başını kıza çevirdi fakat Mayda'nın gözlerinden siyah göz yaşları süzülüyordu. Orada değil gibi kendini soyutlamış, Gökçil'in kolunu tutmasını yahut seslenmesini duymuyordu. Gökçil, Mayda'yı yanlız bırakmanın en doğru seçenek olduğunu düşünerek oyuğun içine indi, Beyge saatler önce uyumuştu, ablasının saçlarını okşayarak yanına sokulup uyudu.

AKHİRA - Kıyamet Vakti (KİTAP OLDU)Where stories live. Discover now