BÖLÜM 17 - TENGRİ VE 4 OĞUL

13.7K 1.5K 53
                                    

      Yazgan: "Senin yüzünden değil Aşula, başka şansımız yoktu." dedi titrek ve çatallı çıkan sesiyle. Aşula: "Kendi ellerim ile onları ölüme yolladım" dedi. Yazgan ayağa kalktı, gözlerini sildikten sonra sakalını elleriyle düzeltti. Yutkunarak Ses tonunu ayarladıktan sonra: "Tamam tamam olan oldu şimdi onları bulmamız lazım!" dedi. Aşula ağlamaya devam ederek: "Hayır onlar öldü Yazgan onlar öldü!" dedi. Yazgan eğilerek Aşula'nın kollarından tuttu: "Etrafına bak Aşula, ölmüş olsalar cesetleri burada bir yerde olurdu. Belki de korkup kaçtılar" dedi. Aşula Yazgan'ın sözleri karşısında biraz metanet kazanarak umutlandı, ayağa kalkıp gözlerini sildi. Çalılıkların içine doğru Bars ve diğerlerini aramaya koyuldular.

      Balamir yerde yatan arkadaşlarının cansız bedenleri arasında geziniyordu. Çoğunun yüzü tanınmayacak hale gelmişti, birçok insan bu yüzlerin bir tanesine bile bakamazdı fakat Balamir sanki hepsinin yüzünü hafızasına kazıyordu. Hayatta kalan askerler Balamir'in emriyle çoktan mezar kazmaya başlamışlardı. Balamir onları bu şekilde bırakamayacağını düşünerek askerlere onları gömmelerini emretmişti. Handaki oda hapsi çoktan bitmiş olsa da askerler dışında kimsenin üst kattan aşağı inmesine izin verilmiyordu. Tüm ölen askerler mezarlara koyulduğunda Altay onlar için TENGRİ'ye dua ettikten sonra tüm askerler gömüldü.

      Hava kararmaya başlamıştı, İlber Gökkubbe'den ufka bakıyor Balamir ve kraldan bir haber bekliyordu. Güneş her battığında ümitlerini de yanına alıp götürüyordu. Bugün de gelmeyeceklerini düşünüp pencere kenarından ayrılıp içeri gitmek için birkaç adım attı. İlk önce bir kurt uluması geldi, önemsemeden bir adım daha atmıştı ki kurt ulumalarının sayısı artmaya başladı geçen her saniyede daha fazla uluma sesi geliyordu. Ne olup bittiğini anlamadan arkasını döndü, karanlığı yaran ürkütücü ulumalar kanını donduracak şekilde dehşet vericiydi. Merdivenlerden aşağıya doğru koşmaya başladı, aldığı her nefeste daha fazla ses geliyordu. Sanki Kurt adamlar toplanıyor ve Göksaray'ın içindekilere korku salıyordu. Gökkubbe'den aşağı indiğinde kapının hemen dışında bağlı olan atlardan bir tanesine binip hızla kapıya sürmeye başladı. Uluma sesleri yükselirken tedirginleşen at huysuzlanıyordu.

      Evlerin arasından geçip bahçelere geldiğinde komutan Soner karşıladı onu: "Efendim ben de sizin yanınıza geliyordum bunu görmeniz gerekir." dedi. İlber yüzündeki dehşet ile başını sallayarak onu onayladı ve atını kapıya doğru sürmeye başladı. Açık olan ikinci kapıdan geçtiler ve birinci kapının surlarına koşarak çıktılar. Surda nöbet tutan askerlerin yüzleri bembeyaz kesilmiş, yüreklerinde filizlenen korkuya mani olamıyorlardı. İlber surların üzerine çıktığında kapının yaklaşık yüz metre ilerisinde bulunan yirmi kadar Kurt adamı gördü.

      İki metreye yaklaşan boyu, kaslı kolları ve savaşçı ruhu ile komutan Soner, İlber'e seslendi: "Efendim, isterseniz küçük bir birlik ile gidip bunları öldürebiliriz!" dedi. İlber: "Bunun tuzak olduğunu anlamadın mı?" dedi. Soner şaşkın bir şekilde İlber'e döndü: "Efendim, bunlar aptal hayvanlar tuzak kuracak bir beyinleri olduğunu sanmıyorum" dedi. İlber: "Madem aptallar şu an neden uluyorlar?" diye sordu. Soner kendinden emin bir şekilde: "Tabiki de bizi korkutmak için efendim" dedi. İlber: "Peki, şimdi sesleri dinle ve bana kaç farklı kurt uluması duyduğunu söyle" dedi.

      Gözlerini kapatan Soner sesleri dinlemeye başladı. Yaklaşık bir dakika bu şekilde sesleri dinleyen Soner: "Efendim, bence en az atmış farklı ses var" dedi. İlber Soner'in gözlerine bakarak: "Gördün mü? Ben ise ilk duyduğumdan bu zamana iki bölük kurt uluma sesi duydum" dedi. Soner şaşkın bakışlarla önce surdan Kurt adamlara baktı, ve Baş Şaman İlber'e döndü: "Nasıl yani efendim? İki bölük, dört yüz kadar Kurt adam yapar, bu hayvanların yirmi tanesinin bile yan yana olduğuna ilk kez şahit oldum, nasıl olur da bu kadar toplanırlar?" dedi. İlber bir elini Soner'in omzuna koydu: "Çünkü kralları başında" dedi. Ve surlardan aşağı inen merdivenden aşağıya doğru ilerlemeye başladı. İlber'in arkasından kendi kendine: "Nasıl, kral mı, ne kralı?" diyen Soner, surlardan dışarıya bakmaya başladı.

AKHİRA - Kıyamet Vakti (KİTAP OLDU)Onde histórias criam vida. Descubra agora