GÖKSARAYDA BİR GECE 2

63 1 0
                                    

Kadının uzun eteğinin yavaş yavaş yere sürtünerek uzaklaşmasını izlerken zihninde hep kadının aynı sesleri yankılanıyordu. ''Bir kaç gün sonra boynu vurulacak, idam edilirken herkes gibi sende görebilirsin.''

Kadın gözden kaybolduğunda Beyge'nin bu konuşmayı duymamış olmasını ümit ederek odaya döndü. Beyge'nin dizleri üzerine çökmüş göz yaşları içinde boynunda asılı olan babasının kolyesini sıkıca tuttuğunu fark etti.

Koşar adım ablasının yanına giderek, onunla göz teması kurabilecek kadar eğildi. ''Onun olduğunu bilmiyoruz bile.'' konuşurken Beyge'nin yüzünü örten kahverengi saçlarını okşayarak kenara çekti. Beyge'nin siyah gözleri parlarken yüzünün her zerresini keder kaplamıştı içi titredi, elbet Gökçil de sarsılmıştı fakat onun için en büyük yıkım akhiranın en güzel gülen insanı böyle görmek oldu. Hatıralarında yaşattığı Beyge asla böyle kederli olmamıştı hiç bir zaman, yüreği yansa dahi bir nebze tebessüm barınırdı esmer yüzünde.

Hıçkırarak konuşmaya çalışan Beyge yaprak gibi titreyen sesiyle kekeleyerek, ''Se- sen, sende biliyorsun ki Abadanın dışına çıkan tek kişi babamdı, uzun yıllar boyunca sadece o ayrıldı.''

Güçlü kalması gerektiğinin farkında olan Gökçil, yutkunup boğazını temizledikten sonra olabildiğince güçlü bir ses tonuyla, ''Evet, haklısın fakat o mahkumun gerçek bir abadanlı olduğunu nereden biliyoruz. Belki, belki kanunlardan kaçmak için farklı bir isimle buraya geldi sonra da foyası ortaya çıktı. Hem amcam Kayra han ile birlikte savaşmış, onunla insanlık için mücadele etmiş biri druglar böyle birini asla öldürmez.''

''Babam asla bunları insanlara anlatıp, yaptıklarıyla övünüp kendine çıkar sağlamaz.''

Gökçil güçlükle de olsa yüzüne tebessüm takınarak, ''O halde biz yaparız, hayatını onurluca savaşlar vererek kazanmış bir insanı onlara anlatırsak asla ona dokunmazlar.''

''Gerçekten bunu başarabileceğimize inanıyor musun?''

''Kendimize değil yurdu için can vermeyi göze almış, kahramanca savaşmış  amcama inanıyorum, eğer söyledikleri gibi Kayra hana bu kadar bağlılarsa eminim bin bir özür dileyerek onu o mahzenden çıkartacaklardır.''  

Yanaklarında süzülen hüzün şerbeti duydukları karşısında ferahlayıp gülümseyen Beyge'nin gamzelerinde birikmeye başladığında kapı bir kez çaldı ardından elinde geniş bir tepsi üzerinde et, bulgur pilavı ve bir testi de şarap olan kadın içeriye girdi. Yüzüne güçlükle de olsa takındığı yapmacık gülümsemesiyle odanın pencere kenarında bulunan yer masasına tepsiyi bıraktıktan sonra odanın ortasında dizleri üzerinde oturan kızlara dönerek, 

''Hadi gelin çok acıkmış olmalısınız.''

Gökçil gülümseyerek Beyge'nin gözlerine baktıktan sonra kolundan tutarak, ''Hadi gel, yemeğimizi yiyelim sonra ne yapacağımıza karar verelim.''

''Babam oradayken ben nasıl yemek yerim, hayır sen ye!''

Kadının yapmacık gülümsemesi kaybolmuş yüzündeki kırışıklıklar belirginleşirken yüzü asılmıştı. ''Aaa, tatlım hiç öyle olur mu? Hem yemek yememenin babana ne faydası var, hadi gel yemeğinizi yerken şu hikayenizi anlatın da yardım edip edemeyeceğime bakayım.''

Gökçil biraz çekiştirerek Beyge'yi ayağa kaldırdıktan sonra yer sofrasına kadar koluna girerek eşlik etti. Onlar sofraya otururken, kadın getirdiği üç bardağa şarap doldurdu.

Kadın, ''Kim anlatacak, babanın adı ne?''

Gökçil, ''Amcamın adı Yazgan, aylar önce abadandan bir kaç aylık bir iş için ayrıldı ve bir daha dönmedi.''

AKHİRA - Kıyamet Vakti (KİTAP OLDU)Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu