~51~ Herkese Besleyemezsin

4K 418 268
                                    

Yalgın

Gözlerim kapanmak üzereydi. Sıcaklık vücudumu sarmıştı, etrafta ses olup olmadığını bilmiyorum, yalnızca vücudum kendini uykuya teslim ediyor. Belki seslerin yavaş yavaş kesilmesinin sebebi buydu.

Saatler geçti.

O sustu ve canım en çok buna yandı.

Tek hatırladığım aynaları kırma sesiydi.

Şimdi ikimiz de sessizliğe gömüldük. Kendimi kırıklar bir yerine gelmemiş olsun diye inandırıyorum.

Kapının arkasında kesik nefes alış verişlerini duyuyorum bazen. O da yorulmuş olmalı.

Senden nefret ediyor, içindeki ufacık sevgi kırıntısını da parçaladın. Zavallının tekisin.

Onu hiç hak etmiyorsun.

Onun kokusunu bile duyamazsın artık.

Gördüğüm yüzle doğruldum hızla.

Ömer.

Gonca arkasında dolu gözlerle bana bakıyordu. Hah, kaosu duymuştu kesinlikle. Bir de Ömer'in artistlenmesini dinleyecektim. Haklıydı, istediği kadar dövebilirdi. Kalkıp karşılık verecek halim yoktu. Yattığım yerde dövsündü.

"Kalk,"dedi tok bir sesle.

Buğulu gözlerimi ellerimle ovup etrafa baktım.

Görüntü netleşince yürümeye başladım. "Yerde cam kırıkları olabilir, bir şeyleri kırdı. Dikkat edersiniz."

Başıyla otoparkı gösterdi.

Anlamamış gibi yüzüne bakınca "Arabada bekle,"dedi.

"Kavga havamda değilim. Karşılık vermeyeceğim."

Beni sallamayıp bir çocukla konuştu. Ardından yanıma gelip başıyla yürümem için işaret verdi.

Arabanın önünde durduk. Gece yarısı olduğundan ve düzgün giyinmediğimden burnum gevşedi. Burnumu çektim. Belki de ağlamaktandı. Evet, bu daha mantıklı.
Yanmayan sokak lambalarına baktım. Ne güzel döverdi beni burada. Sessiz, karanlık...

"Çilingirciyle konuştum,"dedi. "Çalışanlar bize haber verdi. Ben de çilingirciye kapıyı açtıracağım."

"Olabilir, benim yüzümden her şey. Tekrar,"dediğimde ağlayacak gibi konuşuyordum. Yutkunmaya çalıştım.

Karanlığa diktim bakışlarımı fakat gözlerimin dolmasını engelleyemedim.

"Kriz geçirirse de Tanrı canımı alsın artık, tabii ondan önce sen. Ne dersen haklısın."

Bunu der demez kaşını kaldırıp yüzüme baktı. Ben de karman çorman olan duygularım yüzünden tekrar ağlamaya başladım.

Elimle yüzümü sildim hızla. "Özür dilerim,"dedim. "Bu kadar kötü olacağını bilmiyordum."

Sert bakışları düz bir ifadeye dönüştü. "Senin bir suçun yok. Bak... Bak Yalgın. Kapıyı birazdan açarlar. Ben biraz onunla konuşurum, sen burada bekle."

"Peki,"dedim bir şey anlamazken. Konuşmak hakkıydı zaten. Onun sevgilisiydi, benim değil.

"Sonra siz konuşun. Her yeri kırdıysa sakinleşmiştir."

"Ben... Ben anlayamadım."

"Kör değilim,"dedi gülümseyerek. "Senin için bu kadar parçalanmasına izin veremem. Onu gördüğümde yeni toparlanmış ama içi bomboş olan bir adam vardı. Ben tamamen dolduramadım ama... ama sen tamamen doldurabilirsin."

Ona bakakaldım. Ne diyeceğimi bilememiştim. Şaka mı yapıyordu?

"Güz çok gururludur, bana ihanet etmek yerine ölmeyi tercih eder. Bu yüzden benim aradan çıkmam gerek. Hayatındaki rolüm bu kadarmış,"dedi dolu gözlerle.

"Hayır,"deyip kolunu tuttum. "Seni-"

"Benden çok hoşlandı, bağlandı ama bana deli olmadı. Bana aşık değildi. Aşk çok büyük bir şey Yalgın. Herkese besleyemezsin."

"Sen burada öylece izlerken yanına gitmem,"dedim ciddice. Vicdansız değildim ben.

"Gitmezsen Güz gerçekten krize girecek. Hala ağladığını duydum. Onu biraz sakinleştirebilirim. Sen onu kendine getiren şeysin. Sen buraya geldiğinden beri daha çok müziğe sarıldı, doğru düzgün okumayan çocuk okumaya başladı, onu sevdiği şeyleri yaparken görmemiştim. Çok mutlu Yalgın. Sen görmüyorsun ama ben görüyorum. Evet, bir yandan da üzgün çünkü kafası çok karışık. Sana karşı koymaya çalışıyor."

"Ben... Bunları bilmiyordum. Geldiğime sevindi mi?"

"Kitap okurken durup dururken gülüyor,"dedi o da gülerek. "Sana deliler gibi aşık."

"Neden bunu yapıyorsun?"

"Çünkü Güz'ü çok seviyorum ve onu bu halde görmek kafamı sikiyor."

"Tanrı'm... Şaka gibi geliyor,"derken güldüm. "Yani bu olanlar. Beni döversin zannettim."

"Aslında ağzını burnunu kırmak istedim ama kısmet olmadı,"dedi gülümseyerek.

"Başka zamana umarım."

İkimiz de gülmeye başladık.

"Onu buraya getireyim,"dedi.

Tekrar kolunu tuttum. "Sen iyi olacak mısın?"

"Olacağım."

Sonra gözden kayboldu.

On Dört Şubat Döngüsü [ODŞD] BXBWhere stories live. Discover now