Dizlerine gelen suyun içinde, Jungkook'un elleri Jimin'in belinde ; Jimin'in kolları onun boynuna dolalı haldeydi. Hayali bir ritimle sallanıyor, gözleri kapalı kokularını içlerine çekiyorlardı.

Jimin kapalı gözlerini yavaşça aralayıp onun gibi gözleri kapalı olan sevgilisinin yüzünde gözlerini gezdirdi. Jungkook üstündeki bakışları hissetmiş gibi göz kapaklarını siyah kürelerinin üstünden çekti. Dakikalarca birbirlerinin akik taşı gibi gözlerinden kendi yansımalarına baktılar, ruhlarına ulaşıyordu gözleri.

Jimin , parmaklarını Jungkook'un ensesine çıkarıp birkaç saç tutamını tüy gibi hafif dokunuşlarla çekiştirdi. Gözlerini loş ortamda gezdirirken jakuzinin hemen yanındaki minik ahşap masadaki şarap şişesine gözü takıldı, iki kadeh de yanına duruyordu.

"Sen mi getirdin?" Jimin'in sorusuyla Jungkook kapattığı gözlerini açtı. Bir an ne dediğini anlamasa da Jimin'in baktığı yöndeki şişeyi ve bardakları görünce olumlu anlamda kafasını salladı. "İçelim o halde."

Jungkook alt dudağını büzerek gülümseyip kafasıyla uşakları anımsatan bir selam verdi. Jimin gülerek fil dişi rengi mermer zemine oturdu tekrar, Jungkook şişeyi ve bardakları alıp aynı şekilde yanına oturdu. Koyu renk gelmeden şarap şişesini açıp ilk kadehi kan rengi şarapla doldurdu, Jimin'e uzatıp kendi kadehini aldı. Balon bardağa yeterli seviyede şarabı koyduğunda şişeyi yanına bırakıp kadehini eline aldı.

"Senin şerefine o zaman." diyerek kadehi Jimin'in önünde tuttu. Jimin gülümseyerek kadehini Jungkook'un önünde tuttu. "Bizim." Mermer duvarlarda kadeh tokuşturma sesi yankılandı.

Jimin kadehi tek dikişte bitirip onun aksine daha tadını çıkararak içen sevgilisini izlemeye koyuldu. Kemikli parmakları kadehi incelikle kavramışlardı, içerken gözlerini kapatıyordu, aldığı her yudumda hareket eden adem elması şaraptan daha çok sulandırmıştı Jimin'in ağzını. Kırmızı sıvının dudaklarında dağılıp aldığı pembemsi rengi hiçbir zaman unutamayacağından emin oldu Jimin. İçtikçe güzelleşelim, güzelleştikçe aşık olalım lafını doğruluyordu Jeon Jungkook ; Jimin o gece bir kez daha düştü ona.

İlerleyen saatlerle yarışa girmiş gibi doldurulan kadehlerle ve içilen içkiye eşlik eden gülüşmelerle saat gece yarısını geçmişti. Otelin jakuzisi ve havuzu bu saatte kapalı olsa da umurlarında değildi, kâh kadehler doldu, kâh kadehler boşaldı. Çakırkeyf denen tatlı mayhoşluğa ulaştıklarında Jimin keyifli bir gülümsemeyle boş bardağını kenara koyup Jungkook'a yaklaştı. Omuzlarındaki havlu düşmüştü, umursamayarak sevgilisinin ensesine elini koyarak alınlarını birbirine yasladı.

Jungkook , onun şarap kokan pembemsi dudakların tatlı bir çekim hissetti ve karşı gelmek için en ufak bir çaba harcamayarak dolgun pembeliklere kapandı. Jimin dudaklarının üstüne bal sürülmüştü sanki, tadı nasıl da hep tatlıydı. Uzayan birkaç saç tutamını kulağının arkasına sıkıştırarak Jimin'i suyun içine çekti. Jakuzinin içindeki merdivenleri indikleri için şimdi su bellerine kadar geliyordu.

"Seni her şeyden çok seviyorum Jimin." direkt olarak kulağına fısıldamıştı. Dudaklarını kulağının altına sürtüp boynuna bir öpücük kondurdu. Jimin belini yay gibi gererek göğsünü Jungkook'a yaslamıştı, ıslak ellerini omuzlarına çıkarıp az çok ıslanmış tişörtü kavradı. Jungkook kollarını kaldırarak çıkarmasına yardımcı oldu, tişörtü yandaki şezlonga fırlatıp Jungkook'un çıplak dövmelerle kaplı gövdesine beklemeden dudaklarını bastırdı. "Seni korumak için her şeyi yaparım." diye mırıldandı Jimin boynuna öpücükler kondururken. Jimin ellerini sırtına koyarak parmak uçlarında yükseldi. "Sen benim sahip olduğum en değerli kişisin, canını kimsenin yakmasına izin vermem Jimin. Yüzünü asmana sebep olan herkesi öldürürüm." Jimin, Taehyung'u kast ettiğini biliyordu. Burukça gülümseyerek omzuna bir öpücük kondurdu. "Beraber olduğumuz sürece, kimseye zarar gelmeyecek tamam mı? Beni korumanı istemiyorum, benim için kendini koru. Ben senin için yaşıyorum."

pomegranate ℘ kookmin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin