❦26❦

10.5K 651 567
                                    

y/n: kitapta sanırım Jennie'nin Jungkook dan hoşlandığını düşünenler var ama bu olmayacak bir şey onu söyleyeyim evet kitapta her boktan bir şey çıkıyor ama kardeşler adkxiwkzğwls anneleri farklı sadece babaları aynı zaten. Uzun lafın kısası Jenkook sadece abi kardeş Jimin Jennie nin biricik baldızı

***

"Bütün mutlu aileler birbirlerine benzerler, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir."
-Tolstoy

medya: ZAYN, Taylor Swift/ I Don't Wanna Live Forever

***

Tanrı kimdi, tanrı neydi ve tanrı var mıydı? Asırlardır insanların kafa yorduğu bu mitolojik denklemin cevabı henüz bulunamamıştı. Ama eğer tanrı varsa, pek merhamet etmediği yatakta birbirlerine sıkı sıkı sarılı iki çıplak bedene bir sabahlık izin vermiş olmalıydı. Normalde onların üstüne hiç uğramayan güneş ışıkları pencerenin önüne bir cam prizma konulmuş misali birbirine sarılı iki adamın üstüne düşüyorlardı çünkü. Kara bulutların eksik olmadığı gökyüzü bir sabahlık güneşliydi.

Güneşi sevmezdi aslında Jeon. İnsanlar güneşi mutluluğun, iyiliğin sembolü yapmışlardı ama haddinden fazla aptaldı ona göre. Dünyayı ısıtırken o yanıyordu, kendi içinde cayır cayır yanıyordu. Ama şimdi , eskisi kadar aptalca gelmemişti bir başkası iyi olsun diye kendini ateşlerin içinde yakmak.

Şarap kırmızısı dalgalı saçlarınında tilkiler gizlenen adam , kolunu sevgilisinin belinin altından geçirerek belini sarmalamış tanrıdan zorla kopardığı yıldızlarını gözlerine ekmiş vaziyette gözlerini tavana dikmişti. Burnuna sevgilisinin nar kokusu geliyordu , kristallerin yanında sönük kalacağı teni merhametine inanmadığı güneşin ışıklarıyla olabilirmiş gibi daha da parıldıyordu.

Siyahin en koyu, en asil tonu saçlara sahip adam ; sevgilisinin nefes alış verişleriyle uykuya dalabilmek için kafasını boyun girintisine gömmüştü. Beline sarmaladığı kollarını sıkılaştırarak bacakları bacaklarına dolanmış vaziyetten oldukça memnun halde kafasını yavaşça boyun girintisine sürtüyordu.

Siyah bir kediyi andıran bu görüntüye Jungkook hiç ama hiç alışık değildi, kalbi tekliyordu haliyle. Hayır, Jimin asla bir ev kedisi değildi. Kedigillerden birine benzetilecekse bu siyah panter olurdu. Park Jimin'i uysal bir ev kedisine benzetmek mümkün değildi. Ama şimdi, görüntüsü tam olarak buydu. Jungkook melekleri kıskandıracak güzellikteki sevgilisinin omzuna dudaklarını bastırarak gözlerini kapattı ve nar-karanfil kokusunu içine çekti.

"Günaydın."

Jungkook pes sesiyle söylemişti. Jimin her sabah bu sese uyanmanın nasıl muazzam bir şey olacağını düşünürken dünden beri çaldığından bir haber oldukları Jungkook'un telefonu tekrar çalmaya başladı. Jungkook komidindeki pantolonunun cebinde titreyen telefonuna uzanıp telefonunu aldı ve pantolonun yeri boylamasın önemsemeden arayan kişiye baktı.

Tahmin ettiği gibi Jennie arıyordu, onu endişelendirmiş olmalıydı ama çok umrunda değildi. Dün olanlara her şey değerdi çünkü.

"Jennie." diye mırıldandı ekrana bakarken. Jimin hımlayıp telefonu açmasını işaret etti.

"Efendim Jen?"

"Nerdesin sen?! Aklım çıktı dünden beri sana ulaşma..."

"Jimin'in yanındayım."

pomegranate ℘ kookmin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin