❦27❦|M|

10K 572 202
                                    

Hadi gene smut iyi alıştınız
Şarkıyı yine söylediğimde açın çünkü sex

***

"Acı narın tadı var teninde sevgilim, tenini tattıkça sarhoş oluyorum eşsiz aromasıyla."
-pomegranate

medya: The Weeknd/Call Out My Name

***

Loş ortamı aydınlatan şeyler, turuncu mumlar ve şömineden ibaretti. Fil dişi rengi mermer zemin ve kabartmaları duvarlarda turuncunun sıcak tonları dağılıyor, karanlığa karışıyordu.

Jimin kemiklerinin ve kaslarını gizleyen beyaz , pürüzsüz derisinin üstünü şeffaf örten kırışık bir örtü misali dizlerine kadar gelen berrak suda parmaklarını gezdirdi. Jakuziyi çalıştırmamıştı ama su sıcaktı, gerçi bu hoşuna gitmemişti. Buz gibi sulara ihtiyacı vardı sanki şu an, ya da ona da hali yoktu. Bilmiyordu.

Jakuzinin simsiyah sıvıyla dolu bir kuyu olmasını diledi o an, kendini düşünmeden bırakabilirdi, simsiyah sıvı ciğerlerine dolarak onu ölümün sessizliğine çektiğinde her şey daha kolay olacaktı belki de. Ölümün nasıl bir şey olduğunu her fâni gibi o da bilmiyordu, en azından biyolojik olanını. Bu dünyada birçok kez ölmüştü, ruhu bedenine sıkışmıştı sanki ; lanetlenmişti. Ne aydınlığı görüyordu ne de saf karanlığı sanki arafta sıkışmıştı.

"Sevgilim." Hiçbir sese tahammül edemeyeceği şu dakikalarda sadece bir ses ruhunu okşuyordu, kafasını çevirmese de onu dinlediğini bilen sevgilisi çok geçmeden omuzları üstüne kendi hırkasını bırakıp yanına oturdu. "Daha iyi misin?"

Jimin 'bilmiyorum.' anlamında kafasını iki yana salladı. Aklı karışık değildi, koca bir boşluk oluşmuştu. Karanlık, sessiz ve bilinmez bir boşluk.

Jungkook onun beline kolunu dolayıp kendine çekti ve vücudunu kendi gövdesine yaslamasını sağladı. Jimin yan yana konmuş zıt kutuplu iki mıknatısın birbirini çekmesi gibi birbirlerine yapışan bedenlerine buruk bir şekilde gülümsemeden edemedi. Birbirine karışan kırmızı ve siyah saç tellerine elleri de uyum sağladı, Jungkook büyük eliyle Jimin'in kendisininkinin yanında minik falan elini nazikçe kavradı ve parmaklarını birbirlerine kenetledi.

"Hep onun hayatta olmasını dilerdim." kendi kendine gülümseyip derin bir iç çekti. "Hayatta ama, benden nefret ediyor."

"Taehyung hasta Jimin. Hastalıklı birinin yaptıklarından kendini sorumlu tutamazsın."

"Kim suçlu? Benim yüzümden sen de zarar görebilirsin, Taehyung'un gözü sandığınızdan da karadır. Böyle bir şey olursa..."

"Olmayacak." Jimin'in çenesini kavrayıp kendine çevirdi ve gözlerini Jimin'in buğulu gözlerine dikti. "Seni bırakıp hiçbir yere gitmem, güven bana. Ölüler ülkesinin anahtarı bizim elimizde sevgilim, ölüme biz karar veririz."

Jimin dudaklarına yerleşen gülümsemeyle kafasını yana yatırdı. Jungkook sanki sihirli sözler üflemişti gözlerine, buğu gitmişti. Siyah gecesinde turuncu kıvılcımlara ev sahipliği yapan gözleriyle Jungkook'a bakıyordu şimdi.

Kollarını Jungkook'un boynuna dolayıp yanağına dudaklarını bastırdı. Teninde Jimin'in dudaklarının bıraktığı hisle Jungkook'un tüm kasları gevşemişti sanki. "Seneler içinde kaybolmuştum, her bir yaşımdaki beni bilmiyorum. Gerçek beni o yığında bulamıyordum, bana kim olduğumu gösteriyorsun Jeon." Jungkook , Jimin'in beline kollarını sararak alnını alnına dayadı. Sözleri çok değerliydi, saatlerce konuşsa sesi çıkmazdı.

pomegranate ℘ kookmin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin