Bölüm 44: Patronun komşuları

3.8K 363 157
                                    

Aiden'ı evine bırakıp Dyson's Inn'in arka kapısının önüne park ettiğimde saat gece yarısına geliyordu. Arka koltukta elbisemi çabucak üzerimden çıkarıp tekrar kotumu ve kazağımı giyindim. Topuklu ayakkabıları çıkartmak istememiştim. Kendimi seksi hissetmemi sağlıyorlardı. Merak noktası olmamaları için takılarımı da çıkarıp kadife dokulu minik kutuya geri kaldırdım. Arabanın bagajındaki gizli bölmede saklıyordum eşyalarımı. Ayrıca bagaj "natie" korumalıydı zaten. Yani hiçbir ölümlü insan benden izinsiz bagajımı açamaz.

Elim kapı koluna gittiğinde ani şekilde vazgeçerek elimi indirdim. Neden buradaydım ki zaten? Eve gitmeliydim. Ama Dyson'ı görmek istiyordum, eve gidip sinir bozucu poltergeistın bana musallat olmasıyla uğraşamazdım. Marc bazen gerçekten beni öfkeden deliye döndürebiliyordu.

"Bak Jenny. Kıyafetlerinden bir hayalet yaptım nasıl?"

Salı günü kocaman sırıtan hayalet Marc havada uçan kıyafet yığınını üzerime boşalttığında sinirden öfkeye dönmüş ve kaya tuzu tüfeğini elime alıp onu kovalamıştım. Göğsünde lanet bir delik olmamasının tek nedeni Tony idi. Ona dua etsin.

Eve gitmek istemiyorum.

Fikrimi tekrar değiştirmek istemediğimden içeriye girdim ve emin adımlarla ilerlemeye başladım. Tuvalet sırası bekleyen kızların bakışları bana kaydı ve iki kız kısılmış gözleriyle hakkımda fısıldaştılar.

Koyu renk tahtadan kapıyı ittirip bar kısmına girdiğimde gürültü bir anda beni çerçevelemiş ve sersemletmişti. Tüm konuşmaları duyabiliyordum, her biri zihnimde birbiri ardına dönerken gözlerimi yumup sadece birine odaklanmaya çalıştım. Bu Anastasia'nın Texas aksanlı sesiydi. Barda uzun boğazlı bardaklara bira dolduran Daniel ile konuşuyordu.

"Selam,"dedim Daniel'e doğru, en sağdaki bar taburesine çıkarken.

"Aa Jenny!"dedi Tasia bana sarılırken. "Bu gece seni görmeyi beklemiyordum."

Yanımda oturan saçları geriye doğru taranıp sabitlenmiş kısa saçlı sarışın kadın bana dönüp hızlıca bir süzdü, ardından bakışlarını tekrar telefonuna yöneltti.

"Uğramak istedim,"dedim Anastasia'ya gülümseyerek. En yakın arkadaşı Lucy'nin ölümünden beri çok kilo vermişti fakat artık ruhsal olarak daha iyi görünüyordu. En azından sigarayı azaltmıştı, buna sevindim.

"İyi yaptın. Yoğunluk yeni hafifledi. Maç vardı ya oldukça kalabalıktı bugün. Hatta Samantha'yı da izinden çağırmak zorunda kaldık."

"Keşke söyleseydiniz, ben gelirdim."

"Biz hallettik,"dedi Tasia omzunu silkerek. "Senin günün nasıldı? Polislerle?"

"Yeni davalar, yeni sorgular."

Sırıttı. "Çok heyecanlı ya, dizi gibi."

"Jennifer."

Sağa doğru döndüm. Dyson vücuduna tam oturan soluk gri gömleğiyle iştah acıcı görünüyordu. Kıvırcık saçları özenle şekillendirilmiş olsa da gözlerinin altında mor halkalar vardı. Dün gece uyuyamamış olduğunu düşündüm.

"Dyson. Nasılsın?"

"İyiyim. Sen?" En çok söylenilen yalanlarda bugün.

"Harikayım,"dedim ona kocaman bir gülümseme göndererek.

Yanımda oturan kadının bakışları da Dyson'ın üzerindeydi şimdi. Yani ona arkam dönük olsa da vücut ısısının artışından nereye baktığını tahmin etmiştim. Mojoya konsantre olup kadına döndüm ve "Yüklü bir bahşiş bırak ve evine git,"dedim. Kadın sersemce gözlerini kırpıştırdıktan sonra dediklerimi yapmaya girişti.

İŞARETLENMİŞOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz