Prolog: Lanet geliyorum demez

21.2K 1.1K 943
                                    

Sene 1866.

Yer : Salem

************************

"Victoria."
İçimi titreten sesi duymamla arkama döndüm.
Edward'ın çivit mavisi gözleri, gece karası perçemlerinin altından parlıyordu. İnce dudakları yukarıya doğru kıvrılmış, vaad doluydu.
"Konuşmak istemiştin,"diye mırıldandım, eteklerimin ucunu yürüyebilmek için hafifçe kaldırırken.
Gülümsedi.  "Evet, istedim."

Devasa malikanesinin bahçesindeydik. Gölün hemen yanındaki tahta banka oturdu ve elini otur dercesine banka hafifçe vurdu.
Eteklerimi düzelterek yanına oturdum.
Gözleri gözlerimi esir alırken, ne söyleyeceğini düşünüyor gibiydi. O bakışlar içimi arzuyla doldururken; kalbim atabiliyor olsaydı, şimdi kulaklarımda atmaya başlamış olurdu.
Kalp atışlarına kulak kesildim. Ne söyleyecektiyse bu onu bayağı heyecanlandırmış olmalıydı.

Bakışlarım boynundaki kabaran damara kaydıysa da, hemen toparlanmayı başardım.
"Eee... Ne söylecektin Edward? "
Ellerimi tuttu ve derin bir nefes aldı.
"Seni ilk gördüğümden beri biliyordum. Sen o kan kırmızısı elbisenin içerisinde süzülürken, baloda başka kimse kalmamış gibiydi. Gözlerim senden başkasına kör oldu. Bakışlarının büyüsü öyle içime işledi ki, senden başka bir şey düşünemez oldum. Satırlar dolusu şiir yazmak istedim bu güzelliğe. Aşkımı dökmek istedim mısralara. O mısralarda boğulmak istedim. "
Nefes verdi.
Bakışları ellerimden tekrar yüzüme kaydığında ne yapacağımı bilemez haldeydim.
Onu seviyordum ama onunla olamazdım. Kimseyle olamazdım.

Onu hak etmiyorum. Ben sadece ölüm getiririm.

O oldukça saf duygularla bana olan aşkını gecenin sessizliğine haykırırken; bense bir o kadar ilkel dürtülerle o güzel teninin tadına bakmak, damarlarında dolaşan kanın gerçekten yıllanmış şarap enfesliğinde olup olmadığını öğrenmek istiyordum.

İnsan olsaydım onunla bir ömür geçirmek için her şeyimi verebilirdim. Bir kadının isteyebileceği tüm özelliklere sahipti. Yakışıklıydı, cömertti, çok iyi kalpliydi. Herkes tarafından saygı duyulan bir lorddu Edward. Civarın en zenginlerindendi de.

Bir yaratığa dönüşmeden önce dünyevi zevklerin kölesi olmuştum. Oysa her şey ne kadar anlamsızmış. Önemli olan hislermiş, duygularmış.

Karşımda oturan kömür saçlı adam, bana insanlığımı hatırlatıyordu. Onun yanında kendimi hep narin, hep kırılganmışım gibi hissediyordum. İstersem kanının son damlasına kadar içerek bedenini kurutup, onu bir paçavra gibi atacağımı biliyor fakat bunu hiç önemsemiyordu.

Korkuyordu. Bunu biliyordum, hissediyordum.

"Ne olduğunu biliyorum, aşkım." Gözleri gecenin karanlığına inat parlıyordu. "Ama inan umrumda değil. Sen benim bir tanecik sevgilimsin. Ve hep öyle kalacaksın."
Buruk bir şekilde gülümsedi. "Ben yaşlanırken sen hep böyle güzel görüneceksin, böyle taze. Ama olsun. Seni ömrümün yettiği kadar seveceğim Victoria Ingersoll, eşim olma şerefini bana bahşeder misin?"

Ağlayabilsem şu an göz yaşlarına boğulurdum. Onun yerine küçük bir hıçkırık kaçtı dudaklarımdan. Titreyen elim yeni çıkmaya başlamış sakallarında gezindi. Dudakları avucumun içine bir buse kondururken gözlerimi kapattım.

Bir adam, bir yaratığı böylesine sevebilir miydi?

Yaratık onu hakedecek hiçbir şey yapmamış olsa bile mi?

Yutkundum.  En iyisini hakediyordu. Ve kalbi onun için çarpacak sıcak bir bedeni. Ölü bir kan emiciyi değil.

"Bir şey söylemeyecek misin?"
Sesindeki titreyen tınıyla ürperdim. Gözlerimi açtığımda o mavi bakışlar adeta bir çocuk ürkekliğindeydi.

İŞARETLENMİŞKde žijí příběhy. Začni objevovat