Bölüm 22: Kelle alıcılar toplantısı

9.3K 581 553
                                    

Bara vardığımda saat sekizi biraz geçiyordu. Çantamı personel odasına bıraktıktan sonra at kuyruğu yaptığım saçlarımı açarak havalanması için ellerimi tutamların arasından geçirdim.

İçerisi normale göre daha az kalabalık olsa da, taş duvarlardan çarpıp yankılanan gürültü kulaklarıma doluyor, müziğin bass sesleri kulağımda uğulduyordu.

Biralarını tokuşturarak gülüşen dörtlü grubu geçip bara yöneldim. Anastasia elinde beş bira bardağının olduğu tepsiyi ustaca taşırken bana gülümsedi. Ben de aynı şekilde ona karşılık verdim. Nihayet meşe ağacından yapılmış cilalı bara dayadığı dirseğiyle oturan Dyson'ın bana dönük sırtı az ileride belirdiğinde gülümsedim. Barın en solundaki uzun bacaklı taburede oturuyordu. Yanına vardığımda sağ tarafta oturan kızın beni süzmesine aldırmadan tabureye çıktım. Birkaç saniye sonra Dyson, yanına oturanın ben olduğumu hissetmiş gibi bana döndü.

"Jennifer." Gözleri parlarken gülümsedi. "Bu gece gelmeni beklemiyordum. İzinliydin."

Hafifçe gülümsedim. "Evde oturmak istemiyorum. Çok can sıkıcı."

Böyle düşüneceğimi önceden tahmin etmiş gibi kafasını salladı. "Seni görmek güzel."

Bana aşkını haykıran adamla havadan sudan konuşmaya çalışıyorum.

"Ziyarete gelmişsin,"diye atıldım. "Ravi söyledi. Uyuyordum, kusura bakma."

Kalp atışları hızlanırken yutkundu. "Önemli değil. Hem çok güzel uyuyordun, uyandırmaya kıyamadım."

Uyandırmaya kıyamayıp içinde tuttuğun her şeyi söyledin.

Omzuna dokundum. Beyaz gömleğinin altındaki teni sıcacıktı. "Senin gibi bir dostum olduğu için çok şanslıyım."

Hayalkırıklığı suratına yansırken, bir anda toparlandı. Şimdi gülümsüyordu. "Her zaman yanındayım Jen. Bir telefonuna bakar."

Öylece birbirimize bakarken, duygularım dizginleri eline aldı ve sarıldım ona. "Biliyorum."

İş yerinde tuhaf bir görüntü oluşmaması için sarılmayı kısa kesmeye karar verdiğimde, bir hüzün kapladı içimi. Yoğun hisler beslediğim adam bana aşık olduğunu söylüyor, bense onu 'Arkadaşlık Karadeliği'ne atıyorum. Hayat sen neden böylesin?

"İşe başlasam iyi olacak,"diye mırıldandım, tabureden aşağı atlarken.

"Çok yorma kendini."

Tommy, elindeki bardağı musluktan doldurduktan sonra sipariş aldığımız beyaz not defterini bana uzattığında iç çektim. Şu Avcı toplantısına kadar kafamı başka şeylerle meşgul etsem iyi olacak.

Etrafa bakınırken Lydia ve ekürisi ile karşılaşmayan bakışlarım bu duruma sevinirken, o anda görüş alanıma giren kişi yüzünden gözlerimi devirdim. Crane yeşil tişörtünün üzerine giydiği deri ceketiyle duvar tarafındaki 23 numaralı masada oturuyordu.

"Peşimi bırakmamaya niyetlisin sanırım,"diye mırıldandım, yeşil bakışlar üzerimde gezinirken.

Hafifçe gülümsedi. "Sana da merhaba Jennifer."

Ben bir şey demeyince iç çekti ve devam etti. "Büyük bir travma atlattın. İyi olup olmadığına bakmak istedim. Evde oturmayacağını biliyordum."

"Beni bu kadar iyi tanıman gururumu okşamadı değil Dedektif."

Güldü. "Suratsızlığın da yerinde olduğuna göre iyi olduğuna inandım."

Sensin suratsız be! Suratsızmışım.

"Evden çıkamıyorum diye bana etmediğin laf kalmamıştı. Şimdi suratsız olan ben mi oluyorum?"

İŞARETLENMİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin