Bölüm 2; sadece insanlar ağlıyor

Mulai dari awal
                                    

Kisam, heyecanla "Hadi şu kan bağımlılarına kendi kanlarını içirelim!" diye fısıldadı. Raba, "Bir şeyi çok istersen olur demişler, kovana gitmek istiyordun bak ne oldu işte." diye karşılık verdi. Gülümsüyorlardı, ta ki o cılız ses kulaklarına ulaşana kadar.

"Kisam!"

Bir anda tüyleri diken diken olmuş, adeta taş kesilmişlerdi. Ugo, ağlamaklı bir şekilde "Arabadan düştüm!!" diye bağırdı.

Ve savaş, böceğin birinin sesin geldiği yöne doğru davranması ile başladı. Kisam ileri atılıp hızlanmasına müsaade etmeden kanatlarının arasına geçirdiği mızrağı, artık uçamayıp yere düşen böceğin içinden geçirip toprağa sapladı.

"Ugo!" diye bağırdı. "Sakın sesini çıkarma yoksa sana saldırırlar, anladın mı?!"

Raba, hemen Kisam'ın ardından atılan böceğin havaya kaldırdığı kolunu tek hamlede kesti. Omzu ile onu ittirip bir diğerini kılıcı ile engelledi ama böcek hemen uçarak geri çekilmişti. Kisam, yerden sertçe çektiği mızrağı havada savurunca böceklerin hepsi havalanıverdi. Kan kokusunun verdiği sarhoşluk, yavaş yavaş açlığa dönüşüyor, salyaları cızırdayan ağızlarından sağa sola sıçrıyordu.

Ugo battaniyesine gömülmüş korku ile manzarayı seyrediyor, Kisam ise mızrağını hızla savururken dikkatleri hep üzerinde tutmak için bir yandan da bağıra bağıra konuşuyordu.

"Korkma Ugo! Unutma sen bir Walrus'sun! Babanı hatırla o hiçbir şeyden korkar mıydı ha?! Eğer bu böcekleri öldürüp yanına geldiğimde gözünde tek bir yaş görürsem seni babana şikayet ederim ona göre!"

Böcekler bir bir atılıyor, zar zor savuşturdukları saldırıları ardından, onlara çizik dahi atamadan uçuşuyorlardı. Raba, kısa kılıcı ile onların uzun kolları yanında daha savunmasız kalmıştı. Nefeslerini derin derin alıp veriyor, Kisam'ınher daim tam arkasında olduğundan emin oluyordu.

"Buradan çıkabilecek miyiz Kisam?" diye sordu.

Kisam'ın menzili ona göre çok daha fazlaydı. Mızrağının kenarı ile vurup kanadını kırdığı bir böceğe yönelmişti ki hemen ardından gelenin darbesini savuşturmak zorunda kaldı. Son anda geri çekilmesine rağmen, zırhının tam kalp hizasında koca bir yarık bırakan böceğe mızrağını aşağıdan yukarı savurarak aynı hissi tattırdı. Karnından başlayan kesik çenesine kadar ulaşmış ve dişlerinden ikisini koparıvermişti ama bu çizgi de kendi üzerindeki gibi derinlere inememişti. Hemen geriye doğru iki adım atıp tekrar Raba'nın sırtına yaslandı.

"Niye böyle bir şey soruyorsun?"

Raba, yanlış veya fazla savurduğu tek hamlenin hayatına mal olacağının bilincinde kılıcını kendine doğru yaklaşan böceklere doğrultuyor ama ileri atılmıyordu.

"Çünkü sana son kez söylemek istediğim şeyler var. Hiç de zamanı değil ama lütfen dinle."

Buğday teni üzerinde açık mavi parıldayan gözleri hafifçe nemlenmişti. Suratı çirkin yaratıklara dönük olsa da kalbi omuzları ardında hissettiği Kisam'a doğru bakıyor, bu sayede de konuşurken gülümseyebiliyordu.

"Küçükken hep birlikte oynardık hatırlıyor musun?"

"Yer değiştirelim!!" diye bağırdı Kisam.

Bir anda iki genç hızlı bir hamle ile taraf değiştirdiler. Kisam aldığı hız ile mızrağını savurmuş ama başarılı olamamıştı. Raba, başına davranan, demin Kisam'ın dikine çizdiği böceğin kolları altından geçip bacağını koparmış, o cızırtı ile geri çekilince kendi üzerine atılan böceğin gırtlağına kılıcını sokuvermişti. Diğer böcek kanadı kırık olduğu için yavaş kalmış, onu bir tekme ile uzaklaştırıp tekrar Kisam'ın yanına karnını tutarak geri çekilmişti.

DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang