Bölüm 80; benimle dalga geçme!

363 68 152
                                    




Coşkuyla yerin altındaki şehre doğru ilerliyordu Evan. Kafasında onlarca soru dolanıyor, bu şehrin gizemi onu attığı her adımda daha da ele geçiriyordu. Kim, nasıl ve neden yerin altına bu devasa şehri inşa ederdi ki? Belki kıtadaki krallıklardan bile daha eski olan bu yerle alakalı çözülmesi gereken çok sır vardı.

En azından kalbinin gözü sayesinde bazı şeylerin malum olduğu Evan'a göre onu kedinin kuyruğu gibi bir adım arkasından takip eden dostlarının durumu daha vahimdi. Dakika başı bir soruyu ensesine yapıştırıyorlardı. "Şu da var mı Evan?" "Bu da böyle mi Evan?" "Şöyle bir şey görürsen haber ver Evan?" "Şu an ne görüyorsun Evan?" gibi cümlelerin arkası kesilmek bilmiyordu. Şehirle o kadar meşgul olmuşlardı ki önlerindeki tuzakları unutup bir dalgınlığa kurban gitmeleri hiç de göz ardı edilir bir ihtimal değildi.

Bir anda mavi bir parıltı gördü Evan. Ateşten parlayıp yükselen bir kıvılcım kadar küçüktü. Karanlık bir gecede ışıklarını bulutların arkasına geçirmeye çalışan bir yıldız kadar uzaktı ama farklı hissetmişti Evan. Bu huzursuzluğa çok aldırmayıp bir adım daha attı ve olan oldu. O küçük şey bir anda tüm gökyüzünü kaplamış gibiydi. Acıyla bağırdı Evan, ve yere devrildi. Arkadaşları başına toplanmış sorular soruyordu ama kafasını toparlayamadığından çok cevap veremiyordu. "Bir şey var!!" diye fısıldayabildi sadece. Çok zorlanarak konuşuyordu.

"Çok büyük, çok güçlü bir şey!!"

Kendini zorlayarak gözlerini açtı ve şok oldu. Sanki kör olduğu o güne geri dönmüş gibiydi. Her tarafı masmavi bir dumanla kaplanmıştı. Sadece bir sis perdesi değildi bu, nefes almasını zorlaştıran, tepesine yüzlerce battaniye örtülmüş gibi üzerine çöken bir şeydi. Tüm vücudunu kaplıyordu. Ağzından ve burun deliklerinden, kulaklarından ve gözlerinden içine giriyormuş gibi hissettiriyor, bunaltıyor ve eziyordu. Baskı her yönden gelse de kaynağını hissedebiliyor, yeraltı şehrinin içinde bir yerlerde olan, saatlerce uzakta olduğunu bilse de sanki elini uzatsa dokunacakmış gibi gelen bu garip şeyin ne olduğunu çözmeye çalışıyor, ona karşı direniyordu.

O esnada başına iğneler saplandı tekrardan. Acıyla bağırdı ve yerde yuvarlanmaya başladı. "Çok büyük!! Başka hiçbir şey hissedemiyorum!! Tüm zihnimi kaplıyor!!" dedi. Amasia Evan'ın koluna girdi ve onu kaldırmaya çalıştı. Daniel'e bakıp "Onu uzaklaştırmamız gerek!" dedi. Daniel ve Lupi hemen koşup Evan'ı kollarından ve bacaklarından kaldırdılar. Tam o esnada "Hayır!" diye bağıran Evan, Daniel'in kafasına bir tekme attı. Kollarını da Amasia ve Lupi'den kurtarıp ormanın derinliklerine daldı, kulübe ve yeraltı şehrine doğru koşuyordu.

Daniel düştüğü yerden fırlamış ve "Amasia!!" diye bağırmıştı. "Peşinden git!! Durdur onu!!"

Amasia hemen havalandı. Ağaçların tepesinde hızla süzülürken yaprakların arasından Evan'ı gözleriyle takip ediyor, yanına dalmanın fırsatını kolluyordu. Ağaçların dallarının seyrekleştiği bir yerden inişe geçti ve son gücüyle sevdiği adama doğru uçtu. Kollarını açmış, onu gövdesinden yakalamak için hamle yapmıştı ki Evan sıçradı ve onun sırtına bastı. Amasia'nın havayı kucaklaması yetmiyormuş gibi dengesini de kaybetti ve bir ağaca tosladı. "Evan!" diye sitemle bağırmış, bu esnada yanından koşup geçen Nico'yu ise şaşkınlıkla seyretmişti.

Ona bir bakış bile atmadan "Çabuk ol Cadı Kız!" diye bağırmış ve uzaklaşırken "Yakalayalım onu!" diyerek Evan'ı son sürat kovalamaya devam etmişti. Belli ki diğerleri olayın şaşkınlığına kapılıp gitmişken Kuduz ileri atılmıştı. Evan'ın kendi arkasından Yeşil Gök Ormanı'na daldığı gibi ikinci kez düşünmeden atlamıştı tuzaklar içine. Gözleriyle Evan'ın ayağını tam olarak bastı yerleri tespit etmeye çalışıyor, birebir aynı yere basmaya çalışıyordu. Böylece hiçbir tuzağı aktif hale getirmeden yoluna devam edebilecekti, bunu planlıyordu. Tepesinden uçup giden Amasia, Evan'ı yakalamak için tekrar şansını denedi ama olmuyordu. Her şeyi hissedebilen bu adam sudan yeni çıkmış bir balık gibi her sefer avuçları arasından kayıp gidiyordu. Hatta ışınlanmak bile işe yaramamıştı çünkü nerede belireceği tam olarak ne zaman nerede olacağını bilen birisi vardı karşısında. Üçüncü ve dördüncü deneyişinde de başaramayan Amasia yanında yeşil bir şeyin parlamasıyla başını çevirdi. Jakaranda'ydı gelen.

DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin