Bölüm 68; hayır, bu ölümün borazanı

277 69 97
                                    




Sabahın ilk ışıklarının yeryüzüne düşmesinden bir hayli vakit geçmişti. Son on yılının en yorucu gününü geçiren Dasa Teyze, bu işlerden elini çekmesinin ne kadar da mantıklı bir hareket olduğunu bir kez daha anlamıştı. Vücudunun tüm eklem yerleri sızlıyor, öğlen olmasına rağmen içinden çıkamadığı yatağına bataklığa düşmüş gibi gömüldükçe gömülüyordu. Penceresinin perdelerini içeri ışığın zerresi düşmeyecek şekilde kapatmıştı. Böyle belki akşamüstüne kadar yatakta kaldı. Matroba'nın sıcak iklimi, kapısı penceresi örtülü odasında kendini hissettirmiş, yaşlı vücudu bir hayli terlemişti. En sonunda üzerindeki örtüyü fırlatıp attı ve çıktı yataktan. Perdeleri yırtarcasına araladı ve pencereyi açtı. Temiz hava ve turuncuya çalmaya başlayan güneşin ışıkları yüzüne vurmuştu. Kollarını vücudunun iki yanına açıp gerindi. Belindeki bir sızlamayla inledi ve sırtını tutarak odadan çıkmaya yöneldi.

Kapıyı açtığında gördüğü manzara birkaç saniye duraksamasına sebep olmuştu. Amasia alt kattan getirdiği bir sandalyeyi duvara yaslamış, ayaklarını da karşısındaki duvara koyarak oturduğu yerde uyuyakalmıştı. Koridoru kapatmış, adeta bir barikat oluşturmuştu. Baştabip belini tutarak yaklaştı ve sandalyenin ayaklarından birine hafifçe bir tekme attı. Ufak sarsıntıyla yerinden zıplayan Amasia etrafına bakındı ve içinde olduğu durumu anımsayıverdi. Hızla ayağa kalktığı için dengesini kaybetti ve sendeledi. Elini duvara koyarak birkaç saniye bekledi ve baştabibe döndü. "Ona ne yaptın Dasa Teyze?" diye sormuştu. Kendisi de yataktan yeni kalkmış yaşlı kadın, Amasia'nın ne kast ettiğini anlayamamıştı. "Kime?" diye sordu. Aslında birkaç saniye düşünse cevabı kendisi de bulacaktı. "Evan'a tabii ki de! Ona ne yaptın söyle!" diye çıkıştı Amasia. Dasa Teyze'nin gözleri açılıverdi. "Ne oldu?! Çocuğa bir şey mi oldu yoksa?!" diye sordu merakla. "Uyandı." dedi Amasia. Dasa Teyze yaşına bakmadan çocuk gibi sevinmişti. "Gerçekten mi?! Peki ya durumu nasıl?!" dedi coşkuyla atılarak. Birkaç saniye duraksadı ve suratı tekrar asıldı. "Mutluluktan uçmadığına göre bir sıkıntı var. Ne olduğunu söyleyecek misin artık? Dün seni korkuttuğum için intikam alıyorsan canını yakarım!"

Amasia hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi duran kadına olayı nereden başlayarak anlatacağını bilememişti. Kem küm yapıyor, ağzında bir şeyler geveliyor ama konuşmaya başlayamıyordu. "Bu saate kadar kapımın önünde bunun için mi bekledin yani?!" diye çıkıştı baştabip. Onu kenara iterek "Çekil önümden, gider kendim bakarım!" dedi. Amasia onun kolundan yakalamış ve "Yapma!" demişti. "Evan sabaha kadar ayaktaydı, en sonunda baygınlık geçirdi de uykuya dalabildi. Biraz dinlenmesi gerek!"

"Uyuyamadı mı? Neden? Ağrısı mı vardı?"

"Hayır!" dedi Amasia. Derin bir nefes çekti ve "Ona bir şeyler olmuş." diyebildi. Dasa Teyze çıldırmak üzereydi. "Bana bak küçük hanım! Sopam yanımda olsaydı kafana tokmağı yemiştin! Şimdi ya anlatırsın ya da..."

Cümlesi yarım kalmıştı çünkü koridorun ucunda dikilen ve gülümseyerek kendine bakan Evan'la göz göze geldiler. Belinin üzerinde bir giysi yoktu. Artık gri renk olan gözbebeklerinin etrafı, düzgün uyuyamadığı için kan çanağı olmuştu. Amasia da o tarafa döndü ve mahcup bir sesle "Özür dilerim Evan, ses mi yaptık?" dedi. Evan hayır manasında başını salladı. Dasa Teyze, Amasia'yı bir kenara itip düşe kalka Evan'a doğru koştu. Ne belinin ağrısı ne de dünden kalma yorgunluğu kalmıştı. Şaşkınlık içerisindeydi.

Sağ elini hafifçe havaya kaldırdı baştabip. Evan'ın gözbebeklerinin avuç içine doğru kaydığını görünce ürperdi. Emin olmak istedi, elini yüzü önünde yavaşça salladı. Evan kadının ne yapmaya çalıştığını anlayıp "Hala körüm." dedi. Dasa, sesinde şaşkınlığını hissettiren bir titremeyle "O zaman elimi nasıl takip ediyorsun çocuk! Bizimle dalga geçmiyorsun değil mi?" diye sordu. "Hayır." diye cevap verdi Evan. "Aksine, size teşekkür etmek için gelmiştim."

DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin