((16))

319 30 16
                                    

     Kızlar evlerine gitmişti. Moonbyul ile Hyejin ise evdeki dağınıklığa bakıp kendilerini koltuğa attılar. İkiside yorgundu.

     Moonbyul ile Hyejin atılan çığlık ile yerlerinden hoplayarak uyandılar. Koltukta uyumuşlardı bu yüzden her yerleri tutulmuştu.

     Moonbyul sol tarafına baktı. Annesi tepesinde dikilmiş sinirle ikisine de bakıyordu. Moonbyul etrafına baktı. Etraf dağınıktı. Tabaklar, bardaklar, minderler her şey yerdeydi.

     Moonbyul bir annesine bir Hyejin'e baktı. İki kızda ne yapması gerektiğini biliyordu. İkiside ayağa kalkıp koşarak yukarı Moonbyul'un odasına çıktı.

     Hızlıca üstlerini değiştirdiler. Çantalarınıda alıp sessizce merdivenlerden indiler. Kapıyı açıp koşmaya başladılar. Hem Moonbyul'un annesinden kaçıyorlardı hem de okula 1 ders geç kalmışlardı.

     Gelen ilk otobüse bindiler. Moonbyul elini  cebine attı. Aradığını bulamayınca diğer ceplerini de aradı. Telefonu yoktu. Evde unutmuştu.

    Hyejin ona dik dik bakıyordu. İçinden 'mal bu kız' diye geçirip önüne döndü. Otobüs gelmişti. Durakta indiler. Koşarak okula girdiler.

    Sınıfın önüne gelince durdular. Girip girmemekte kararsızdılar. Moonbyul Hyejin'e dönerek:

    "Ben vurayım, sen aç kapıyı. Nasıl fikir?"
    "Yemezler Moonbyul. Hadi girelim. Dikilecek miyiz burada?"
    "Tamam. Hazır mısın? Giriyorum."
    "Moonbyul. Ne heyecanı bu. Alt tarafı sınıfa giricez."

    Moonbyul omuz silkip kapıyı tıklattı. 'Gel' sesini duyunca içeri girdiler. Park Bom öğretmen dersteydi. Özür dileyerek derse girdiler. İngilizce kitaplarını çıkarıp sınıfa katıldılar.

    Hyejin yanındaki hareketlilikten rahatsızdı. Sıraya oturduğundan beri Wheein rahat durmuyordu. Ya bacağını sallıyordu ya kalemi çeviriyordu ya da sırada pozisyon değiştirip duruyordu.

     Hyejin dayanamayıp Wheein'e döndü.

     "Wheein. İyi misin? Oturduğumdan beri rahat durmuyorsun?"
     "Hyejin. Çıkışta benimle gelir misin? Çok önemli."
     "Tamam gelirim de sakin ol. Ne bu heyecan. Nereye gidiyoruz?"
     "Havaalanına"
     "Havaalanına? Ne işimiz var orda."
     "Ülkeden kaçıcaz Hyejin."
     "Gerçekten mi?"
     "Hayır be. Şaka yaptım. Bir arkadaşım geliyor. Onu almamız lazım."
     "Tamam." Deyip önüne döndü Hyejin. Kaçacakları düşüncesi onu mutlu etmişti. Kafasını sallayıp düşünceleri aklından attı ve derse odaklanmaya çalıştı.

     Wheein ise hâla telaşlıydı. Ama bu telaşı arkadaşı için değil Moonbyul'un Hyejin'e söyleyip söylemediği konusundaydı. Ve görünüşe göre haberi yok gibiydi.

     Öğle arası gelmişti. Hep beraber kantine indiler. Yiyeceklerini alıp masaya oturdular. Acıkmışlardı. Moonbyul ve Hyejin her zamanki gibi yerken Wheein daha yavaş yiyordu.

     Moonbyul ve Hyejin yan yana oturuyordu. Wheein karşılarında oturuyordu. Arada kafasını yemeğinden kaldırıp bir Moonbyul'a bir Hyejin'e bakıyordu. İkiside gayet normal davranıyordu. Wheein dışında.

     Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı. Bu sırada Moonbyul ayağa kalktı. İki kızda ona dönmüştü.

     "Ne var? Ne bakıyorsunuz? "
     "Bir şey mi oldu?"
     "Yoo sadece çişim geldi. Tuvalete gidiyorum. Gelecek misiniz?"
     "Hayır."
     "Hayır." İki kızda reddedince Moonbyul omuz silkip lavaboya doğru ilerledi. İkinci kata çıkıp lavaboya girdi.

SESSİZ AŞK ✅Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt