((13))

313 28 20
                                    

Her zamanki gibi alarmın sesi ile uyandım. Yatakta gerindikten sonra ayağa kalktım. Aşağıya indim.

Bugün cumaydı. Annem dün akşam şehir dışına çıkmıştı. Pazartesiye kadar gelmeyecekti. Kızlar da bugün okul çıkışında bize gelecek tüm hafta sonunu beraber geçirecektik.

Xiumin'e gelirsek o da dün akşam evine gitmişti. Tüm gece yalnızdım. Ben de bugün için hazırlık yaptım.

Kahvaltımı yapıp kapıya çıktım. Hyejin gelmişti. Beraber durağa doğru giderken konuşmaya başladı.

"Wheein geliyor kesin değil mi?"
"Geliyor Hyejin. Bir haftadır sorup duruyorsun."
"Peki ya Yongsunlar?"
"Onunla da konuştum. Geleceklerini söyledi."
"Ha iyi bari." Dedi ve sustu. Sustu ama heyecanlı olduğu belliydi. Yerinde duramıyordu. Aptal gibi sırıtıp duruyordu.

Gülerek koluna vurdum. Bana 'ne var?' dercesine bakıyordu. Omuz silkip gelen otobüse bindim. Ardımdan o da binince arkaya doğru ilerledik.

Yongsun oradaydı. Yanına gittim.

"Merhaba"
"Merhaba byul-yi"
"Moonbyul diyebilirsin biliyorsun. " bana muhteşem gülümsemesini sunarken onu izledim. Hyejin yanıma gelip kolumu dürttü.

"Sorsana geliyor muymuş?"
"Dün sordum ya"
"Olsun bir daha sor. Garantiye alalım." Dedi. Biz onunla sessizce tartışırken Yongsun bize bakıyordu. Ona döndüm bana masum masum bakıyordu.

O bana masum masum bakarken ne konuştuğumuzu merak ettiğini anlamıştım.

"Hyejin tekrardan gelip gelmeyeceğinizi soruyor." Dedim gülümseyerek. Gülümseyerek karşılık verdi. Ellerini oynatarak

"Gelicez. Ama bana söz ver."
"Ne sözü."
"Size geldiğimde hep yanımda olacaksın. Yalnız kalmak istemiyorum." Söylediği şey ile beraber kafasını önüne eğmişti.

Ben içimden dans ederken seve seve dedim. Ellerimle çenesini tutup kaldırdım. Gözlerime bakarken kafamı sallayarak onayladım.

Gülümsedi ben de gülümsedim. Hyejin kolumu dürttü. Ona baktım. Bu güzel anımı bozan arkadaşıma sahte bir gülümseme attım.

"Ne var Hyejin?"
"Geldik. İnmeyi düşünüyor musun?" Dedi. Dışarıya baktım gelmiştik. Yongsun'a el salladık. O da bize salladı. Hyejin ile beraber otobüsten indik.

Lunaparktan beri neredeyse bir hafta oluyordu ve o zamandan beri sürekli konuşmuştuk. Kendimi geliştirmiştim.

Ve bu konuda Yongsun bana çok yardımcı oluyordu. Solji hoca bizi eşleştirmişti bu sayede sürekli iletişim içindeydik.

Arada görüntülüde konuşuyorduk. Bu sayede ne zaman onu özlesem arıyordum.

Kolumu kırmak istercesine vuran arkadaşıma baktım. Bana bir yeri gösteriyordu. Oraya baktım.

Wheein ve siyah saçlı bir çocuk hararetli bir şekilde konuşuyordu. Çocuk Wheein'in kolunu sıkınca yanımdaki Hyejin toz olmuştu.

Ben Hyejin nerede diye bakarken çoktan Wheein'in yanına gitmiş çocuğa yumruk atmıştı. Bizim Hyejin. Az önce. Bir çocuğa. Yumruk atmıştı.

Koşarak yanlarına gittim. Çocuk dudağını tutuyordu. Kanamamıştı ama acıdığına eminim. Çünkü Hyejin'in yüzüğü vardı.

"Defol git burdan. Sen ne biçim bir insansın ya. Onu kırdığın yetmiyor. Bir de gelmiş buraya ona acı çektiriyorsun. Ben dokunmaya kıyamazken sen onun kolunu sıkıyorsun. Git burdan onu HAK ETMİYORSUN." Hyejin'in sesi sonlara doğru yükselirken ben ağzım açık onu izliyordum.

SESSİZ AŞK ✅Where stories live. Discover now