25. Bölüm

1.9K 95 37
                                    


Herkese selammm. Uzun zaman sonra adını koyamadığım bir bölüm getirdim size. Yazarken bir gariplik olduğunu biliyordum ama bitirip de okuduğumda bunun iyi mi yoksa kötü mü bir gariplik olduğuna karar veremedim. Sadece dünya üzerindeki en standart konulardan birini s-dahi yazarken Eyfet'in normal olmadığını aktarmaya, aklımdaki Eyfet'i anlatmaya çalıştım bir şekilde ama bunu ne kadaryapabildim bilmiyorum. Sadece cümleler sakladım bölümün içine, bunu anlatmaya çalıştığım. Onları bulun olur mu ve ne olur ben onları bulduğunuzu bileyim.

Hep temenni ettiğim gibi okumanız, beğenmeniz, yorumlarınızla yanımd aolmanız ve #EyFetOrion tagine yazmayı unutmamanız dileği ile.

Seviliyorsunuz, çok...


...............................................................

Çocukken yanından geçtiği ağaçların sayısını bile bildiği tanıdık yolda ilerlerken, Eylem'in bakışları manzaranın değil Fethi'nin üzerindeydi. Üzerinde siyah, penye bir tişört vardı. Koyu lacivert hırkası arka koltukta, Eylem'in çantasının üzerinde duruyordu. İkindi güneşi, merkezde kiraladıkları beyaz Citroen'in camına yansıyıp içeriyi insanı mayıştıracak kadar ısıtırken hırkaya gerek de yoktu zaten.

"Keşke ben kullansaydım." Dedi bakışları adamın yaralı eline kayarken.

"Abartılacak bir şey yok güzelim." Dedi Fethi parmakları, tek el ile idare etmekte hiç de zorlanmadığı direksiyonun üzerinde belli belirsiz bir ritim tutarken. Okuldaki patlamanın üzerinden neredeyse bir aya yakın zaman geçmiş olmasına rağmen Eylem'in yaptığı her hareketin onu zorladığını düşünüyordu. Üst düzey bir paranoya ya da üst düzey bir sevgidendi. Fethi ikinin bir süre sonra birbirine karıştığını kabullenecek kadar gerçekçiydi.

"Eğer abartılacak bir şey olmasaydı." Dedi Eylem gözlerini hafifçe kırpıştırıp, bilmişçe gülümserken. "Ordu, seni ıskartaya çıkarmazdı."

Boğuk bir kahkaha döküldü Fethi'nin dudaklarından. Aralarında artık espriye dönmüş bu durumun trajikliği tüm gerçekliği ile aralarında duruyordu aslında, ama ikisi de görmezden gelmeyi tercih ediyordu. "Dinime küfreden Müslüman olsa, asıl sen ıskartasın."

"Fena mı oldu?" diye sordu Eylem gülümsemesi tüm dişlerini açığa çıkaracak kadar genişti. "Yaklaşık beş dakika sonra dedemlerle tanışacaksın."

Kahkahasının kalıntısı olan geniş sırıtış yavaşça yüzünden silinirken hafifçe iç çekti Fethi. "Eylem." Dedi itiraf etmekten çekinmediği belli olan bir samimiyetle "Ben korkuyorum galiba."

Sevgilisinin yüzüne ciddiyetini ölçmek istercesine baktı Eylem. Fethi, temiz ve geniş sokaklarının arasında, navigasyonun yönlendirmeleriyle ilerlerken gerginliği yüzünden okunuyordu.

"Şaka yapıyorsun." Dedi koca bir kahkaha atmadan evvel. "Seni koca bir orduya kafa tutarken gördüm ben. Benim tonton dedemden korkuyor olamazsın."

"Ödüm kopuyor." Dedi Fethi, bir an bile teklemeden. Eylem, adamın Karabayır'dan beri saklı tutmaya çalıştığı gerginliğini gün yüzüne çıkarmasını şefkatli bir gülümseme ile izledi.

"Seni bu kadar korkutan ne?" diye sordu Eylem uzanıp adamın yaralı elini, ellerinin arasına alırken.

"Sen, beni sevdiğin için görmüyorsun." Dedi Fethi iç çekerken. "Ama senin layığın ben değilim Eylem."

Eylem, adamın parmak uçlarına ufak öpücükler kondururken başını hafifçe iki yana salladı. Asla üstesinden gelemedikleri bu konu hakkında adamı bir kez daha ikna etmek istemiyordu. Dedesi ile tanıştığında yanıldığını zaten anlayacaktı Fethi.

ORIONWhere stories live. Discover now