7. Bölüm

2K 111 81
                                    

  Selammmmm... Napıyorsunuz benim biricik delifişeklerim? Ben bir adet gece yarısı bölümü ile karşısınızdayım :) Geçen bölüm yorum yapan tüm muhteşem okuyucularıma çoookkk teşekkür ediyorum ve herbirinizden yorumlarınıza geri dönüş yaoamadığım için özür diliyorum. her ne kadar her yorum benim için çok kıymetli olsa da geçen haftaki yorumlara cevap verebi,lme şansım olmadı. Yakaladığım ilk boş zaman diliminde yeni bölüm için oturdum bilgisayar başına. O yzden affınıza sığınıyorum. Yeni bölümü beğenmenizi ve hep yaptığınız gibi o güzel yorumlarınız ile yanımda olmanızı diliyorum zira onlar benim ennnn büyük ilhamım. Herkese iyi okumalar :)


Fethi demir, dikdörtgen masanın etrafında eski silah arkadaşlarıyla oturduğun hala inanamıyordu. Bir hayalin içinde olmadığını kendisine kanıtlayan tek somut şey olan ve göğsündeki cebe iliştirilmiş karta dokunup duruyordu. Şablonlarla, haritalarla, konuşma kayıtlarıyla dolu masanın üzerindeki dosyalardan birinden kadının, yarısı pembe kağıdın altında kalmış bir fotoğrafı taşıyordu. Ve kadının kuvvetle muhtemel birkaç dakika sonra burada olacağı fikrine kendisini bir türlü alıştıramıyordu. Günlerdir Eylem'e ulaşmak için aklına gelen her yolu denemişti ancak ne bir konuşma kaydına, ne bir kart hareketliliğine rastlamamıştı. Kadın o geceden beri kendisinden köşe bucak kaçıyordu, Fethi ise kendisinden.... O gece düştükleri durumu hala kendisine yedirebiliyor değildi Fethi. Ne kendisini düşürdüğü duruma ne de kadını düşürdüğü duruma inanabiliyordu. Nasıl yapmıştı? Nasıl o kadar fevri, nasıl o kadar sorumsuz olabilmişti bilmiyordu. Eli tekrar pvc kaplı kartın üzerine giderken oturduğu koltuktan iyice geriye yaslanıp dikkatini konuşan adama vermeye çalıştı.

Eylem istihbaratçıların çoğunun bile bilmediği İstanbul'da ki MİT binasına girerken kalbi saatlerdir koşuyormuş gibi hızlı çarpıyor ve nefesi kesilip duruyordu. Metin Ağabeyi kendisini arayıp bugün için toplantıları olduğunu, yeni amirinin onu beklediğini ve Fethi'nin artık ortak olduklarından haberdar olduğu bilgisini verdiğinden beri yirmi dört saatten uzun bir zaman dilimi geçmişti ancak Eylem bu durum ile yüzleşmeye hazır olduğunu henüz hissetmiyordu. Dışarıdan tek katlı bir binayı andıran binanın bodrum katlarından birine inmek için bineceği asansöre önce dün gece kendisine ulaştırılan katı okuttu. Çelik kapılar yavaşça açılırken kartı çoktan avuç içine hapsetmiş ve güç almak istercesine sıkmaya başlamıştı. Nihayet kapılar tamamen açıldığında yirmi kişiyi rahatça taşıyabilecek geniş asansöre sadece üç adım atıp durdu. Üzerinde eksi üç yazan düğmeye basarken parmaklarının titrediği iyice anlaşılıyordu. Derin bir nefes aldı ve sonrasında bir tane daha. Asansör koca bir kontrol odasını andıran kata açıldığında yüzü ifadesi, duruşu rahattı. Varlığını hissettiği ilk kişi adam oldu ancak farkında bile değilmiş gibi davrandı dudaklarına ufak bir gülüş kondurup sağında kalan kadına dönerken.

"Hoş geldiniz Eylem Hanım, biz de sizi bekliyorduk" dedi kendi yaşlarında duran ve büyük ihtimalde geldiğini kameralardan takip eden kadın elini hafifçe sıkarken. Eylem kadın kendisini ofisin ortasında yer alan masaya yönlendirirken hafifçe gülümsemekle yetindi. Fethi'nin de kendisini fark ettiğini üzerindeki bakışlardan anlayabiliyordu ancak onun dışında buradaki varlığını ilk fark eden kişi yeni amiri oldu. Metin Ağabeyden biraz daha yaşlı duruyordu.

"Eylem Mercier." Dedi yanlarına ilerlerken masadaki diğer herkesin de dikkatini kendisine vermesine sebep olurken "Aramıza hoş geldin. Ben Ali Çetin, bu operasyonda amirliğiniz ben üstleneceğim." Eylem adamın mesafeli kelimelerini yumuşatan samimi ses tonu üzerine hafifçe gülümsedi. Uzanıp kendisine uzatılan eli sıkarken içinden aynı şeyi tekrar edip duruyordu: Fethi'ye bakma, normal davran, Fethi'ye bakma.

ORIONUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum