2. Bölüm

3.5K 158 25
                                    


Herkese merhabalar. İkinci bölüm ile karşınızdayım ama öncelikle hikayemin ilk bölümünü okuyan, oyları ve özellikle güzel yorumları ile yanımda olan herkese ayrıca teşekkür ediyorum. Bu bölümü beğenmeniz, yorumlarınız, kurgu hakkındaki duygu, düşünce ve tahminlerinizle yanımla olmanız umuduyla... Herkese keyifli okumalar...



  İlaçtan çok şekeri andıran ağrı kesiciyi bir süre dilinin üzerinde tuttu Eylem, yaptığı ne derece doğruydu bilmiyordu ama iki gün içerisinde sayısını unutacak kadar çok ağrı kesici almak zorunda kalışını daha çekilir bir hale getirmeye çalışıyordu. Ufak hapı birkaç kez daha ağzının içinde döndürdükten sonra içi buz dolu büyük bardaktan sadece yutkunmasını kolaylaştıracak küçük bir yudum aldı. İçeriden gelen kısık televizyon sesi bile büyük bir gürültü olarak ulaşıyordu kulaklarına ve kadının barındırdığı ufak sabır kırıntılarını da alıp götürüyordu. İki gündür bu dairede sıkışıp kalmışlardı. Otel çalışanları patronları sayılabilecek Col'un ve eşinin balayı için geldikleri Marsilya tatilinde odadan çıkmıyor oluşunu doğal karşılıyor olabilirdi ama bu kadar kritik bir noktada Aron'dan bu kadar uzak kalmak Eylem'in sinirlerini bozuyordu.

Düğün kutlamalarının hemen ardından sadece üzerindekilerden kurtulmak için uğramışlardı evlerine, kendilerini bekleyen özel uçak yolculuğu Marsilya Hava alanından otellerine yaptıkları araba yolculuğundan daha kısa sürmüştü. Ve otellerine yerleştikleri geceden beri tek bir an bile dışarı çıkmamışlardı. Bu da Eylem'e cevaplamak zorunda kaldığı ve cevaplamak zorunda kalacağı soruları düşünmek için yeterince zaman tanımıştı ve her cevap baş ağrısını biraz daha arttırmıştı. İlk sorusunu daha evlerine adım atıp yalnız kalma fırsatı buldukları ilk an sormuştu Col. Soru elbette Fethi idi.

"O adamı tanıyordun öyle değil mi?" diye sormuştu Col, lafı dolandırmadan, imalara başvurmadan, beklemeden kapıyı kapayıp salona adım attıkları ilk an. Zaten buna ihtiyaçları yoktu en azından öyle olmalıydı. Onlar Fransa'nın en güçlü ve en zengin adamının yanına sızmış iki ajandı, ortaktı,birbirlerinden başka güvenecekleri kimse yoktu. Birbirlerine aldıkları nefes kadar yakın ve en az aynadaki yansımalarına oldukları kadar dürüst olmalıydılar. Ancak Eylem işin iç yüzünün böyle olmadığını biliyordu ve bu da Col'a karşı duyması gereken güveni aksi bir huysuzluğa ve şüpheye çeviriyordu.

"Sebo için Türkiye'de olduğum sırada birkaç kez aynı ortamda bulunmuştuk." Demişti sırf bu yüzden son derece rahat olan berjerde oturmuş saçındaki tokalardan kurtulurken."Bence o da beni tanır gibi oldu. Fark ettin değil mi tavrımı ölçmek için Türkçe konuştu." Hafifçe kafasını sallayarak cevap vermişti adamda. Eylem'in rahat ve şüpheye yer bırakmayan tavırları, kendisine fırsat bırakmadan ortaya sunduğu haklı tespitleri ve o an yaşadığı gerçek gerginlik düşünülürse Colan'ın Eylem'in yalan söylediğini düşünmesi için bir sebep yoktu ortada.Belki de bu yüzden çok üzerinde durmamıştı ama Eylem açık vermeye ne kadar yakın olduğunu biliyordu ve bu da üzerindeki gerginliği arttırıyordu. Hem Fethi'ye kendisini bulması için o kelimeleri söylerken ne düşünüyordu şimdi bile bilmiyordu. Paris'e döndüklerinde O'nu hala orada olup bir açıklama bekliyor oluşu ihtimali bile Eylem'i bir çıkmaza sürüklemeye yetiyordu. Paris'te tüm gözler onun üzerinde olacaktı, etrafını çepe çevre saran kalabalık açıklarını gizlemesine yardımcı olmayacaktı. Avuç içlerini gözlerin üzerine bastırıp ofladı. Başına dert açıp bir yıla yakın süredir planladığı her şeyi batırmaya çok yakındı ve bunun sebebi sadece bir kez öpüştüğü bir adamdı.

"Aptalsın Eylem, aptalın önde gidenisin hem de." Diye mırıldandı öfkeyle. Tek yapması gereken sadece üç ay daha hata yapmamaktı ama Eylem önüne çıkan tüm engellerin üzerinden kolayca atlayıp bir çift göze takılı kalmıştı. Üstelik içini kemiren merak da cabasıydı. Adamın gerçekten iş için burada olduğundan emin değildi, adamın babasının bir iş adamı olduğundan bile emin değildi hem öyle olsa bile Fethi'nin askerliği bırakacağına ufacık bir ihtimal bile vermiyordu Eylem. Belki de o da kendisi gibi gizli bir görevdi. Öyleyse görevleri neydi? Kendi görevleri ile bir ilişkisi var mıydı? Beynini kemirip duran sorulardan kurtulmak istercesine başını kuvvetle sallarken duydu tıklatılan kapının sesini.

ORIONOnde histórias criam vida. Descubra agora