Bölüm 34: Ölüm Çığlığı

180 18 12
                                    

Acıyı dindirmenin yolu yoktu. Aylar geçse de acı geçmemişti. Hep orada kalacağını bildiğim bir dostum haline gelmiş, alışkanlığım olmuştu ağlamak. Gözyaşlarım ne kadar tükenseler de.

Aylar ne çabuk geçmişti farkına bile varmamıştım. Artık birbirimizden gözlerimizi kaçırmıyorduk. Her göz göze gelişimiz son bakışmamız gibiydi artık. Ne kadar sözlü dile getirmesek de acılarımızı, gözlerimiz her şeyi anlatmaya yetiyordu. 

Onun gözünde gördüğüm acı benim daha çok canımın acımasını sağlıyordu. O an bilmiyordum. Yarın da geçen aylar gibi olacak diye düşünürken yarın güneşin benim için doğmayacağını bilmiyordum. Yarın ömür boyu karanlığa gömüleceğimi bilmiyordum. Yarın bir ölü olacağımı bilmiyordum.

Harry son zamanlarda sıklıkla olduğu gibi ortadan kaybolmuştu. En son bildiğimiz şey Slughorn'la konuşmaya gittiğiydi.

Her zamanki gibi yemekten sonra yatakhaneye çıkıp yatağımın üzerine oturdum. Kimse yoktu o sırada. Boynuma kolye olarak astığım yüzüğü kıyafetimin altından çıkardım ve öylece ona bakmaya başladım. Sanki ona bakınca kısa bir süre de olsa her şey güzelmiş gibi geliyordu.

Ona bakarken gözümden bir damla yaş süzüldü yanağımdan. Eskiden olsa hemen silerdim ama artık akmasına izin veriyordum. Yüzüğü tekrar kıyafetimin içine atıp kafamı sertçe yastığa vurdum. Derin bir nefes çekip düşüncelere daldım. Gözümü önünde canlanan anılar olması gerektiğinin aksine iyi hissettiriyordu. Beni hala sevdiğini bilmek iyi hissettiriyordu. 

Çekmeceye uzanıp titreyen ellerimle açtım. Ellerimin titremesi artarken Draco'yla olan bir resmimizi çıkardım. İlk öpücüğümüzün Colin tarafından gizlice çekilmiş ama kimseye gösterilmemiş fotoğrafı.

Ben o fotoğrafın mükemmelliğinde boğulurken gözyaşlarım gözlerime hücum ediyordu. Onları durdurmayıp peş peşe akmalarına izin verdim. Onlar hızla akarken  ayağa kalkıp dolabıma yürüdüm. 

Dolabımı açıp katlı duran kıyafetlerimi kaldırdım. Altında duran mor kutuyu çekip yatağımın üzerine koydum. Dolabı kapatıp tekrar yatağımın üzerine oturdum. Titreyen ellerim kutunun kapağını yavaşça yukarı kaldırdığında burnuma onun kokusu doldu. Onun uzun zaman önce giymem için verdiği ceketi hala  orada duruyordu.

Yavaşça ceketi kutudan çıkarıp burnuma bastırdım. İşte uzun zamandır bu ceket sayesinde hayatta kalıyordum. Onun kokusuyla sarhoş olmuş bir şekilde cekete sarılıp yatağa uzandım. Onun kokusunun verdiği huzurla uykuya daldım. Rüyamda onu görmek dileğiyle...

__________________

"Herm! Herm uyansana!"

Beni sarsan eller sayesinde uyandığımda gözlerim önce saate, sonra beni sarsan ellerin sahibine döndü.

"Ginny! Bu saatte beni uyandırmak için iyi bir sebebin vardır inşallah!"

"Kalk! Aşağı inmeliyiz. Harry perişan halde!"

Ceketi kutuya koyup hızla yataktan kaktım. Merdivenlerden koşarak inerken sürekli düşme riski yaşasam da zarar görmeden inmeyi başarmıştım.

"Harry?! Bu halin ne böyle?"

Perişan olmuş bir halde ağlayan Harry',inceledim şaşkın bakışlarla. Ron, Lavender, Ginny ve ben etrafında bir daire oluşturmuştuk. Harry'se sürekli lafa girmeye çalışıyordu. 

"Dumbledore! O öldü!"

Şaşkınlıkla üç kız çığlık atınca Ron'un yerinden sıçradığını gördüğüme emindim ama şu an konu bu değildi.

I Need You MUDBLOOD/DramioneWhere stories live. Discover now