Bölüm 5: Tamamlanmak

508 31 4
                                    

Hermione Granger

     Bir haftadır Malfoy beni gördüğü her yerde konuşmaya çalışıyordu. Önümü kesiyor, sesleniyor, yanıma geliyordu. Yine de hiç bir şekilde onunla konuşmadım. Ondan kaçma sebebimi bilmiyorum. Ama sanki çok hızlı gidiyoruz gibi geliyor. Bu yüzden kaçtım ondan koca bir hafta. Bu çok zor ama yaptım. En iyisini yaptın. Sağ ol mantıklı Herm. Bir de arada beni bırakıp gitmesen daha iyi olacak. Onu gördüğünde kontrol bana geçiyor canım. Hem onsuz yarım olduğunu söylüyorsun, hem de ondan kaçıyorsun. Sence de saçma değil mi? Sustur şunu Herm. Gerçekler söylemeyi bırakmalı. O benim aşık yanım. Biliyorum ve ondan nefret ediyorum. Herm şu an bana ne yapabilirim bakışları atıyor. Biliyorum.

    Biraz zihnimi rahatlatmak için kütüphaneye çıktım. Kitap okumak hep iyi gelmiştir. Ondan uzaklaşmalıydım. Malfoy'dan... En sevdiğim kitaplardan birini raftan alıp boş bulduğum bir masaya oturdum. Tam okumaya kendimi kaptırmaya başlamışken karşıma birinin oturduğunu fark ettim. Ve sonra burnuma onun kokusu doldu. O her şeyi unutturan koku. Kalbimin hızlandığını hissettim, onu her gördüğümde olduğu gibi. Mantıklı Herm kontrolü aşık tarafıma teslim etmedi. Kitabımın kapağını sertçe kapattım ve kalktım. Tam ilk adımımı atmışken sertçe kolumu tuttuğunu hissettim. "Otur şuraya Granger." Oturmadım. Sesi sakin ama sabrının son damlalarındaymış gibi çıkıyordu. Daha kaç kere bu cümleyi kurduğunu bilmiyorum. Oturmadım. Her seferinde sesi biraz daha sert çıkıyordu. En sonunda sabrının tükendiğini bana gösterdi.

"OTUR ŞURAYA GRANGER!"

Sadece bana değil bütün kütüphaneye gösterdi. O kadar çok bağırmıştı ki sesi kütüphanedeki tüm rafları titretmişti. Korkmuştum. İlk defa ondan korkmuştum. Gözlerim kocaman olmuş, korku dolu bir şekilde ona bakıyordu. Herkesin bize baktığını hissedebiliyordum. O sırada orada olduğunu bile bilmediğim Profesör Mcgonagall bütün kütüphaneyi boşalttı. Yalnız kalmamızı sağlamıştı. Bu da mı senin planın Malfoy? Ondan çok korkuyordum. Yalnız kaldığımız an korkudan titriyordum ve o bunu fark etmişti. Elini kolumdan çekince sandalyeye oturdum. Masaya koyduğum ellerim titriyordu. Anormal derecede fazla titriyordu.

  Bir süre öyle kaldık. O ayaktaydı, ben ise oturuyordum. "Lanet olsun." Dişlerini sıkmaktan sesi zor çıkmıştı. "Lanet olsun!" Raflardan birine tekme geçirdi. Bir kaç kitap yere düşerken korkudan gözlerim kapanmış ve iyice sandalyeye gömülmüştüm. Bir kaç küfür savurup bir kaç yeri daha dağıtınca bana döndü. Benimse pozisyonum değişmemişti. Çok korkuyordum.

    Tam karşımda durdu. "Amacın ne! Neden benden kaçıyorsun Granger! NEDEN?!?!" Hala bağırıyordu. Fakında değildi. Siniri onu ele geçirmişti. Hemen bu sinirden kurtulmalıydı. Bana gelince, hala titriyordum. 

"KONUŞSANA! Neden? Hani bensiz yarımdın? Bırak seni tamamlayayım. Kendini bana teslim et artık. Kaçma benden!" Ses tonu biraz daha düşmüştü ama hala etrafa yumruk atıp küfür etmeye devam ediyordu. "Malfoy..." Sesim en az benim kadar titriyordu. Hiç bu kadar korkak çıkmamıştı.

"Lanet olsun, bana soy adımla seslenmenden nefret ediyorum! Sana soy adınla seslenmekten nefret ediyorum. Seninle resmi olmaktan nefret ediyorum. Şu an titremenden, benden korkmandan nefret ediyorum. Seni korkuttuğum için kendimden nefret ediyorum!"

   Onunda sesi titriyordu şimdi. Ama hala sinirliydi. Başta o masaya niye oturmadım ki! Birden gözleri doldu. Kahretsin. Ne olur ağlama. Konuşmamayı seçmiştim. Konuşursam işler daha da ters gider diye korkuyordum. Birden dizlerinin üzerine çöktü. Çökmekten ziyade düştü. Sanki ayakta durmaya gücü kalmamış gibiydi. Aynı zamanda resmen ağlamaya başlamıştı. İçimde bin parçaya ayrılan şeyleri hissettim. O ağlarken benim canım acıyordu. 

"Tebrikler Granger. Başardın. Beni yere serdin. Mutlu musun? KAY-BET-TİM. Ben seninle olan savaşımı kaybettim. Beni yendin. Tebrik ederim. Bak işte karşındayım. Gördün mü şimdi ne hale geldiğimi. Bittim ben Granger. Sen benden kaçtığın her an bittim. Benden kaçtığın her an düşüyorum ve bak yere çakıldım sonunda. Her yanım acıyor Granger. Seni uzaktan izlemekten o kadar çok canım acıyor ki! Ölüyorum. Sensiz nefes alamıyoyum. Nefes alamıyorum ve ölüyorum. Ellerini tutmak, gözlerine korkmadan bakmak istiyorum. Elinden tutup herkesin karşısında korkmadan yürümek istiyorum. Seni istiyorum Granger. Sadece senin olmak istiyorum. Yaşamak için senden daha iyi bir sebebim yok çünkü. Elimi tut ve beni yalnızlığımdan kurtar. Işığım ol. Gör artık. SANA AŞIĞIM GRANGER! Sana aşığım..." 

     Çocuk gibiydi. İstediği oyuncağı alamayan bir çocuk  gibi. Gözleri ilk defa bu kadar anlam içeriyordu. Ne yapacağımı bilemiyordum. O kadar masumdu ki duygularını dışa vururken. Kalktım. Vücudum ve zihnim o kadar sersemlemişti ki sözlerinden sonra, hareket edebilmem için beklemem gerekti. En sonunda yürüyebilecek gücü toplayınca tam önüne gelip durdum. Ben de dizlerimin üzerine çöktüm. Başını öne eğmiş, ağlamaya devam ediyordu. İki yanında duran ellerini tutup kendime çektim. Sıkıca tuttum ellerini.

"Ben de sana aşığım Draco..." İsmini söylediğimde başını kaldırdı ve bana baktı. Gözleri parlıyordu. "Sensiz devam edemem. Ama ağlama. Çünkü gözyaşların kalbimi deliyorlar. İşte şimdi tamamım. Gözlerine bakmak iyi geliyor. İsim konusuna gelince... Herm deme. Çünkü herkes öyle diyor. Bunu senin yaratıcılığına bırakıyorum..."

      Eliyle gözlerini sildi ve başını evet anlamında salladı. Gözlerindeki duygular değişmişti. Umut, neşe ve aşk hakimdi bakışlarına. Ayağa kalktım ve yere düşen kitapları kaldırmaya başladım. Aman tanrım! Burası gerçekten çok dağılmıştı. Draco'nun adım seslerini duydum. Tam arkamda durdu. Ellerini belime sardı ve derin bir nefes aldı. Mutluyduk. İkimizde. "Ben hallederim. Mione..." dedi ve ufak bir büyüyle her yeri toparladı. Yanıma geldi. Gözlerime baktı. Elimi tuttu ve kapıya doğru yürümeye başladık.

       Kapı açıldığında kapının önünde duran Harry, Ron ve Profesör Mcgonaggal ilk önce ağlamaktan kızarmış ama şimdi neşe saçan gözlerimize, daha sonra yavaşça aşağı inip ellerimize baktılar. Ron'un ağzı bir karış açılınca Draco ve ben gülmeye başladık. Bunun üzerine Harry Ron'un çenesini yukarı iktirerek ağzını kapattı. Mcgonagall çoktan gitmişti. Biz de yürüyüp oradan ayrıldık. Giderken onların hala arkamızdan baktığına emindim. Ron'un ağzının yine açıldığından da...



I Need You MUDBLOOD/DramioneWhere stories live. Discover now