Bölüm 30: "Bana buz gibiyken onu yakıyor."

198 19 6
                                    

 1 buçuk ay sonra...

Yazar

Yaz tatili bitmek üzereydi ve altın üçlü Weasly'lerin Şaka Dükkanı'nda eğleniyorlardı. 6. seneleri başlayacaktı ve bu heyecan vericiydi. Hogwarts'ta yeni bir seneye ailesini zar zor ikna etmiş olan Hermione aslında hayatının en güzel yaz tatilini geçirmişti.

Yaz tatilinin ilk yarısını Malfoy Malikanesi'nde geçirmişti. Büyük bir büyünün etkisi altında kalmış ama daha sonra bundan kurtulmuştu. 

Malfoy'larla yakınlaşmış, ailenin içine inmişti. Malfoy'ların yılda bir gerçekleşen toplantısında bulunmuş, ailenin birazı karanlık olan işleriyle tanışmıştı. Ailenin derinliklerine inmişti. 

En güzeli, her sabah sevdiği adamın kokusuyla uyanmıştı. Her sabah onun kollarında ve ya göğsünde... Her sabah onunla... 

Aralarındaki tüm duvarlar yıkılmıştı ve artık birbirlerini tamamen tanıyorlardı. Her hallerini görmüşlerdi ve birbirlerini böyle seviyorlardı. Kusurlarıyla.

Hermione Draco'nun karanlık tarafını görmüştü. Malfoy ailesinin bazı sırlarıyla karşılaşmıştı arada. Ama onu karanlığıyla beraber seviyordu.

Lucius Malfoy'un yaptığı eziyetler bile güzeldi onun gözünde. Evet, belki de onu çok zorlamıştı ve bu devam edecekti. Olsundu, Hermione içindeki karanlığı keşfetmişti bu evde. Bu evi benimsemişti. Tüm kalbiyle istiyordu artık soy adının Malfoy olmasını.

Diagon Yolu'nda yürürken darmadağın olmuş Ollivander's'a takıldı Hermione'nin gözü.

"Olamaz. Bu sene herkes asasını Ollivander's'tan almış olmalı!"

Hızla içeri girip darmadağın olmuş dükkanı şaşkın bakışlarla süzdüler. Sanki karanlığın eli bir süre önce buraya dokunmuş gibiydi. O sırada Ron'un dikkatini çeken çok farklı bir şey olmuştu.

"Harry! Draco ve annesi sanki takip edilmek istemiyor gibi yanılıyor muyum?"

Draco ve Cissy'i duyunca irkildi Hermione. Yavaş adımlarla pencereye doğru yaklaşırken içinde bir şeylerin parçalandığını hissetti . İç güdüleri iyi bir şey olmadığını söylüyordu. Onları gördüğünde Ron'a hak verdi. Takip edilmek istemiyorlardı.

Tabii ki hiç durmayıp onları takip etmeye başladılar. Ama Hermione her adımında yeni ailesine ihanet ediyormuş gibi hissediyordu.  Ne de olsa onlar onun ailesi sayılırdı.

Draco ve annsei Borgin & Burke'a girdiklerinde üçlü de hemen çatıya çıktılar. 

Küçük bir pencereden izliyorlardı olanları. Draco tuhaf, dolap gibi bir şeyi inceliyor gibiydi ama bir sürü insan vardı. Bazılar toplantıdan tanıdık olan insanlar. Hermione'nin sebebini bilmeden gözleri dolmaya başlamıştı. Pencerenin önünde duran adam arkasını dönünce başlarını eğildiler. Bu fırsattan yaralanıp iki damla gözyaşını serbest bıraktı Hermione. Kafasını kaldırmadan önce elinin tersiyle sildi ama kafalarını kaldırdıklarına perde çoktan kapanmıştı.

__________________

Trendeyken de konu buydu. Hermione bu konuda sessiz kalmayı tercih etse de Harry'nin suçlamaları her zamanki gibi büyüktü.

"Draco o tuhaf dolapla ne yapıyordu ve o insanlar da kimdi? Anlamıyor musunuz? Yaptıkları bir ayindi. Yani bir kabul töreni."

"Kes şunu Harry. Ne demek istediğini biliyorum!"

"Ama oldu. Artık onlardan biri."

Harry'nin bu cümlesi düşünmesine ve şüphe etmesine sebep olmuştu Hermione'nin. Olamazdı değil mi? 

I Need You MUDBLOOD/DramioneWhere stories live. Discover now