Bölüm 20: Fırtına

235 18 5
                                    

Hermione Granger

"Merhaba  çocuklar?"

"O gördüğüm şeylerin bir rüya olduğunu söyle Herm! Onun kötü bir kabus olduğunu söyle!"

"Evet Ron. Aynen rüya gibiydi!"

"Sen sus Ginny. Bırakalım da günün yıldızı açıklasın!"

"Çocuklar ben..."

"Sen ne Herm! Sen ne?!? Bu çocuk yıllarca bize zarar vermek için uğraşmadı mı? Bu çocuk bizim düşmanımız Herm! Bunu yaparken aklından ne geçiyordu?! Bunu da kullanmanın bir yolunu bulacaktır. Sen kendini kullandırmak mı istiyorsun?!? Ona kendini bu kadar kaptırmayacağını söylemiştin! SEN BİZE İHANET ETTİN!!! Artık senin yüzünü bile görmek istemiyorum!"

      Harry'nin sözleri kalbime ok gibi saplanırken olduğum yere çivilenmiştim. Her cümlesinin sonunda gözümden akan bir damla yaşı umursamadan cümlelerini göndermeye devam ediyordu. Lafını bitirip merdivenlerden çıkmaya başlayınca kendimi cümle kurmak için yeterli güçte hissettim. "Ben aşık oldum Harry! Anlıyor musun!?! BEN AŞIK OLDUM!". Harry duruo arkasına döndü. Gözlerimiz buluşunca her şeyin bittiğini anlamıştım. "Evet."dedi Harry. "Düşmanına!" Son bir kez iğrenerek baktı suratıma ve çıkmaya devam etti. Orada olduğunu bile unuttuğum Ginny tam karşımda durup ufak bir büyüyle sırılsıklam olmuş  kıyafetlerimi kuruttu. Yavaşça omuzumu sıvazlayıp o da yatakhaneye çıktı. Ortak salonun ortasında kalmıştım ve ne yapacağımı bilemiyordum. Tüm bedenim yalnızlığın soğuğuyla titrerken olduğum yere çöktüm ve gözyaşlarımın yüzümü yıkamasına izin verdim. 

       Gözlerim daha ağlamayı bırakmamıştı. Saate baktım. Gün doğumuna birkaç saat vardı. Ortak salondan çıktım ve Slytherin ortak salonuna doğru yürüdüm. Yapacak daha iyi bir şeyim yoktu. Kapısının önüne geldiğimde içeri giremeyeceğimi bildiğimden bulduğum en uygun yere oturdum. Beklemeye başladım. O sırada sert bir ses duydum.

"Bu saate burada ne yapıyorsunuz Bayan Granger?"

"Bir arkadaşımı bekliyordum Profesör."

"Belli ki zor bir gece geçirmişsiniz. Onu sizin için çağıracağım." dedi ve teşekkür etmeme zaman bırakmadan içeri girdi Profesör Snape.

      Kısa bir süre sonra Draco'yla beraber dışarı çıktı ve uzaklaştı. Bense Draco'yla karşı karşıya kalmıştım. "Mione! İyi misin?". Ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözlerime baktı. Ben yine ağlamaya başlayınca sıcacık kollarıyla beni sardı. O büyüleyici kokusunu içime çekerken tüm acılarımın akıp gideceğini biliyordum ama çok vakit geçmeden Harry'nin sözleri beynimde yankılanmaya başladı. "Anlamıyorlar değil mi? Hala bana aynı gözle bakıyorlar ve sana kızıyorlar değil mi?" Bir nefes aldı konuşmaya başladığında sesi çok daha sertti ve vücudunun kasıldığını hissediyordum. "Bağırdı değil mi sana? Sana değersizmişsin ve kendi kararlarını alamazmışsın gibi davrandı değil mi?" Benden ayrılıp sinirle duvarları tekmelemeye başlayınca onu ellemedim. 

        Sinirinin geçmesi uzun sürmedi. Sessizce bir şeyler mırıldandı ve Slytherin ortak salonunun kapısı açıldı. Bir elini belimde ve diğerini dizlerimin altında hissettiğimde havalandım. Kollarımı boynuna doladım ve  ağlamaya devam ettim. Ama artık sadece gözyaşları vardı. Onlarda azar azar akıyorlardı. Slytherin ortak salonundan içeri girdik ve koltuğun karşısına gelince beni yavaşça yere bıraktı. Koltuğa oturdu ve aynı mutsuz olduğum zaman Harry'nin yaptığı gibi elini dizine vurdu. Bu gözümden bir damla yaşın daha akmasına sebep oldu. Yavaşça dizine yattım. "Her şey düzelecek. Değil mi?"

"Düzelecek bir tanem. Her şey düzelecek."

------------------------

       Uyandığımda hala dizlerinde olmak güvende hissettirse de dün gecenin bir kabus olmasını engelliyordu. O çoktan uyanmış, saçlarımla oynuyordu. "Günaydın prenses." Kısa bir mırıltı halinde günaydın dedim ve kalktım. Ellerimi tuttu ve gözlerime baktı.

"Dışarda yanında olmak çok isterdim ama dediğim gibi Umbridge'ten saklanmalıyız. Bu yüzden buradan çıktıktan sonra yalnızsın. Ama Ginny'le konuşacağım. Sana yardım edecek.". Tamam anlamında başımı salladım ve hiç bir şey söylemedim. Kahvaltıya gitmek için kalktığında bekledim ve ondan biraz sonra dışarı çıktım. Birkaç adım attıktan sonra Ginny yanıma gelmişti. 

"Malfoy seni kollamamı söyledi ve Umbridge durumunu anlattı. Sen Harry ve Ron'u takma. Düzelecektir." dedi ve yürümeye başladık. Harry ve Ron'u es geçip bulduğumuz başka bir boş yere oturup kahvaltımızı yaptık. Ben yemesem de Ginny halinden memnun görünüyordu. Kulağıma gelen sesler karşısında bakışlarım Harry'e döndü. Herkes gibi Gryffindorlar da Harry'i yalancılıkla suçluyorlardı. Ona yardım etmem gerektiğini biliyordum ama nasıl yapacaktım ki?

           Masadan kalkıp ilk derse gitmek için hazırlandık. Ve kahretsin ki ilk ders Karlık Sanatlara Karşı Savunma'ydı. Bu derse ilgi duymasam da zaten yeni öğretmenimiz sayesinde sevme kat sayımın düşeceğini hissediyordum. Yol boyunca Ginny sürekli bir şeyler anlatıyordu ama ben duymuyordum bile. Ruhsuz bir şekilde yürüyordum koridorlarda. Sınıfın kapısından içeri girip oturacak bir yerler bulduk. Profesör Umbridge içeri girdiğinde görüntüsü ne kadar sevecen görünse de öyle olmadığını biliyordum. Kötü şeyler olacaktı.

Öyle de oldu. Dersten çıktığımızda üzerimdeki şokun atlatamamıştım. Büyü kullanmayacaktık! Tamamen saçmalık! Kendimizi nasıl savunacağız? Ben bunları düşünürken Harry'nin Umbridge'in yanına, cezaya gideceği aklıma geldi.

Görüş açıma Harry girdiğinde düşünmeden yanına gitti. "Harry!". Durmadı. "Harry Potter! Hemen olduğun yerde dur!". Durdu. "Ne var Hermione?"

"Umbridge konusunda dikkatli ol diyecektim. İyi şanslar."

"Sağ ol."  dedi imalı bir tonla ve gitmek için arkasını döndü.

"Harry!" Sesim bir önceki seslenişime nazaran güçsüz ve kırgındı.

"Sonra konuşalım Herm. Geç kalmamalıyım." dedi ve gitti.

Ginny'nin yanına geri döndüm ve bahçeye doğru yürümeye başladık. Boş sohbetimize otururken de devam ettik. Daha doğrusu o konuşuyordu ve ben kısa cümelerle arada eleştiriyor veya onaylıyordum. Ruhsuz bakışlarımı çimlerden ayrımıyordum ki bize doğru gelen Draco görüş açıma girdi. Kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda Ginny'e yaptığı küçük bir işaretle Ginny yanımdan uzaklaştı ve yanıma Draco oturdu.

"Bu yaptığın çok riskli Draco. Burada ne yapıyorsun?"

"Asıl sen ne yapıyorsun? Kahvaltıda hiçbir şey yemedin ve bütün gün güldüğünü hiç görmedim. Yüzün bembeyaz, gözlerinin altı kızarmış ve bakışların çok ruhsuz. Mione hiç iyi görünmüyorsun. Senin için endişeleniyorum. Yarın en az üç kere gülümsediğini göreceğim tamam mı?"

Gözlerine bakmadan başımı tamam anlamında salladım. Tatmin olmamıştı. Eliyle çenemi tuttu ve yukarı kaldırdı. Gözlerimiz buluşmuştu.

"Tamam mı dedim!" Kafamı bir daha tamam anlamında salladım.

"Seni seviyorum." dedi ve gitti. Daha bir kaç adım atmıştı ki Ginny yanımda bitti.  "Ne konuştunuz?".

"Önemli bir şey değil Ginny."

"Neyse ben ondan öğrenirim zaten." Sorgulayıcı bakışlarımı üzerine gezdirdim. "Artık haberci baykuşunuzum!" dedi heyecanla. Draco ve oyunları. Bir Slytherin'e alışmak kolay olmayacaktı.

I Need You MUDBLOOD/DramioneWhere stories live. Discover now