Bölüm 29

170 19 2
                                    

Draco Malfoy

Eve geldiğimde saat gece yarısını gösteriyordu. Annemlerin odasının önünden geçerken duyduğum sesler hafiften sarhoş olan zihnimin ayılmasını sağladı.

"İşe yaramadı Lucius. Draco onu böyle istemiyor."

"Ne yapıyım yani Narcissa? Yüzüğe yaptığım büyüyü geri alıyım da mükemmel gelinimizi kayıp mı edelim? Bu kız büyüyü anlamayacak kadar salak. Bunu kaybedemem."

Nefesim kesildi. Olduğum yere çivilenmiştim. Ne yapacağımı bilmiyordum. Kafamda cümleler tekrarlanıp duruyordu. İnanmamakta ısrar eden zihnim bunların kanımda dolaşan alkolün sonucu olduğunu söylüyordu. Ne kadar babamın tam bir şeytan olduğunu bilsem de bu kadar ileri gideceğini hiç düşünmemiştim.

Damarlarımda akan alkolün yerini öfke, hayal kırıklığı ve derin bir hüzün almıştı. Vücudumun kontrolünü kaybettiğimde elim hızla kapıya gitti. Normalde ne olursa olsun çalmadan girmezdim ama öylece daldım içeri. Annem şok olmuş bir şekilde dolan gözlerime bakarken ben bakışlarımı babama kilitlemiştim.

"Sana inanamıyorum baba! Lütfen az önce duyduklarımın zihnimin bir oyunu olduğunu söyle!"

"Gerçekler." Bunu söylerken sesinde en ufak bir duygu olmayan babam, Lucius Malfoy, beni tekrar duruşunu hiç bozmayarak hayrete düşürüyordu.

"Ne ara bu kadar vicdansız oldun baba. Hadi onu sevmiyorsun, benim için onu kabullenemez miydin? Baba benim ona verdiğim değeri göremedin mi? Benim için onu kabullenemedin mi? Ya baba sen beni hiç sevmedin mi?"

Son cümlemden önce lanet olası gözyaşlarım yine ayaklanmışlardı. Zaten zar zor aldığım nefeslerle uğraşırken bir de onları durdurmakla uğraşamazdım. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüp yere düşerken bakışlarım anneme döndü. Ağlıyordu. Annemi ilk defa ağlarken görmüştüm.

"Ya sen anne? Sen nasıl bu oyuna alet olabildin? Ben... Biz senin gerçekten bizi desteklediğini sanmıştık. Sen benim halimi gördün. Onu kaybettiğim zaman ne hale geldiğimi gördün. Bunu nasıl yapabildin? Bunu bana nasıl yapabildin anne?"

Bağırıyordum. Ne kadar boğazımda bir şeyler düğümlenmiş olsa da elimden geldiğince bağırıyordum.

"Draco... Ben..."

"Bunu beraber olabilmemiz için mi yaptın? Hadi ama anne! Bana yalan söyleme!"

"Draco, annen bilmiyordu."

"Bilmediği halde mi yüzüğü ona verdi? Bari iyi yalan söyleyebilseniz!"

"Yarın... Yarın sabah Lucius büyüyü geri alacak. Ve de Hermione burada kalmaya devam edecek. O her şekilde benim gelinim." dedi annem vücudunu dikleştirerek.

Babamın gözleriyle anneminkiler buluştuğunda babamın çaresiz olduğu belliydi. Bunu yapacağını onaylarcasına başını salladı.

"Peki. İstediğiniz gibi olsun. Ama bilin ki o kız ben varken bu evde huzur bulamayacak. Şimdi çık odamdan!"

Babamın kükremesiyle odadan kapıyı çarparak çıktım. Gözyaşlarım yanaklarımdaki hakimiyetini sürdürürken ayaklarımı yere sürterek odama gittim. Yani Hermione'yle odamıza.

Zor hareket ettirdiğim elimi kaldırıp yavaşça kapıyı açtım. Etrafı mum ışıkları aydınlatıyordu ve aman Tanrım! Hermione giymesi için annemin verdiği, vücudunun yarısını bile örtmeyen geceliği giyiyordu! Bu kesinlikle benim Mione'm değildi.

Yerdeki ve yatağın üzerindeki gül yapraklarıyla oda şaşırtıcı derecede romantikti. Tanrım, sen aklıma sahip çık!

Yavaşça yatakta oturan Hermione'nin yanına oturdum. Gömleğimin üstten iki düğmesi açılmıştı ve saçlarım darmadağındı. Oysa öylece bana bakıyordu. Kafamı ona doğru çevirdiğimde burunlarımız değdi.

I Need You MUDBLOOD/DramioneWhere stories live. Discover now