Beni benden öğren Buz Kral

42 21 12
                                    

Güneşi özledim, sonra seni.
Geceyi özledim, sonra seni.
Kışlıkları özledim, sonra seni.
Seherleri özledim, sonra seni.
Cenneti özledim, sonra seni.
Sıratı özledim, sonra seni.
Deccal'i özledim, sonra seni.
Sonra seni bekledim. Yağmuru bekledim. Kar bekledim ben zemheri soğuklarında. İlk çileği bekledim. İlk inciri bekledim. Denizi bekledim. En çok da kışı bekledim ben. Sen zemheriyi seversin, ben ise seni.
Neden bu kadar pis bu Berk'in evi. Bir de bu boş hali. Eşyalar olduğunu düşünmek istemiyorum. Yukarı çıktık. Yatak odasına dokunmamışlardı. Mahremdi yatak odası. Mahremiyetti yatak odası. Berk'in tek kişilik evindeki iki kişilik yatağına attım kendimi.
-Aden kalk ya. Madalyalar falan bir kaç bir şey alıp çıkacağız zaten. Eşyalarım falan gitti hep. Parfümlerime kadar gitti. Düşün yani.
+Tamam al işte sen kuzen. Ben buraya zaten sen yalnız kalıp korkma diye geldim ya.
-Yatağın altında küçük bir koli var. Albümler. Bak ne kadar özenle yaptığımı biliyorsun dikkatle indir. Bende yan odadaki koliyi alıp iniyorum. Bu kadar işte bitti.
+Azıcık bekleseydik ya daha saat erken. Şimdi daha akşam yemeği saati geçmedi. Bir geçsin, bizim ev boş kalsın Bir.
-Saçmalama. Yalçın söyledi tabi. Akşam ortak ile yemek varmış. Gidicez yani. Hem maç da var ya hani.
+Ay ben unuttum onu ya. Allah'tan kıyafetler hazır ya. İyi aldım ben bunu iniyorum. Arabada beklerim.
-Tamam elmas Avcısı geliyorum hemen.
Koliyi aldım. Koliye ne gerek ya. İki tane albüm ne de olsa. Bu nakliyat firmaları da evde insan görseler onu bile kolileyecekler. Bağıra bağıra şarkı söylemeye başladım. Belki de bu eve son girişim.
' Aç kalbini ben geldim
Sıkı sıkı tut bırakma
Zar zor yıktım duvarlarımı
Kıymetini bil uzatma

Bak yaldızlarımı döktüm
Açtım kapılarımı gir içeri
Gör parklarımı bahçelerimi
Anla ben büyük harflerden ürktüm

Ben anlamam toptan tüfekten
Ben anlamam taştan yürekten
Anlamam Akıntıya kürekten
Bunları boşver ne haber aşktan

Gözlerinin arkasını
Sözlerinin alt yazısını
Kalp diline çevirdim çoktan
Okudum öztürkçe acısını'

Basamaklar neden bu kadar çok. Şarkı bitti lan. Merdiven bitmedi. Benim mırıldanmam da aslında hala bitmedi. Son bir kaç basamak kalmıştı. O büyük salona bir kaç adım kalmıştı. Bu ev ile vedalaşmaya son bir kaç dakika kalmıştı. O son basamakları seke seke indim. Kalbim de sekiyordu o arada. Artı ve eksi kutuplar gibi birbirini çeken iki yürek birleşiyordu sanki. Ve son basamağı indim. Artık uçmuyorum. Kanatlarım kırıldı. Tüylerim koparıldı. Yuvam dağıldı. Yere çakıldım artık. Ama bu çakılmak değildi. Yer değildi burası. Dipti burası. Dipteydim artık ben. Dipteyim artık ben. Neydi bu aldanışlar? Yalan bakışlar. Ne miydi bunlar? Bunlar o idi. Salon beni bekler. Azrail de beni beklermiş. Beklemiyordu şuana kadar beni o. Ama şuan ben salondayım. Salon değildi bu. Bu bir Arena. Karşında mutlu bir aile var. Ulaş ile benim olacağım gibi bir aile vardı. Bir genç kadın. Karnı burnunda. Hamile. O bir can taşıyor. Onun minik bir bebeği var. Onun yaşaması için çok büyük bir sebebi var. Ve kocası vardı yanında. Elinde bebek Arabası ile. Hayır o onun kocası değildi. O benim Kocam. O benim sevgilim. O benim kalbim. O benimdi bütün parçaları ile benimdi o . Ben bir rüyadayım yine ulaş var karşımda her zaman ki gibi. Ama bu rüyada onun çocuğunu ben değil başka bir kadın doğuracaktı. Hayır bu rüya da değil. Bu bir kabus. Merdivenlerden ayak sesi geldi. Döndüm baktım. Biliyorum kim olduğunu onun o benim ulaş ile olan küçük kızımız. Bütün rüyalarım aynı idi çünkü. Biliyordum ben filmin sonunu. Ama kızım değildi bu. Berk bu. Ne işi vardı onun benim rüyamda. Ulaş' ı sadece rüyamda görebilirken burayı da mı batırmaya geldi yoksa.
-Ulaş! Aden?
Konuştu berk. Ve şimdi de koluma dokundu. Sıktı. Canım acıdı. Rüya değildi bu. Gerçekti bu. Ben komadaydım ama. Onca günden sonra... gerçek miydi bu? Ve şimdi de genç kadın girdi söze;
-Siz tanışıyor musunuz hayatım?
Ne dedi o? Hayatım mı dedi? Ne yani benim hayatımı nasıl da sahiplendi o. Ama Gerçek olamazdı bu. Ve ben artık adım attım. Adım attım. Adım attım. Yüzüne dokundum ulaş'ın. Günlerdir özlediğim teni gerçekti ama ortadan kaybolmuyordu. Şimdi de dudaklarına dokundum. Genç kadın tekrar karıştı söze;
-Ulaş ne oluyor? Bırakır mısın kocamı?
Şuan ne önemliydi benim için?  Bir kadının sözleri mi? Şuan benim için önemli olan benden uzak onlarca günün acısını çıkarmaktı. O bal dudaklar beni çağırıyordu. Beni arzuluyordu. Aynı benim onu arzuladığım gibi. Ben yapmadım değil mi?  Yapışmadım ben dudaklarına. Ben dudaklarını kana kana içtim. Susuzluğumu doyurmak için içtim. Ne idi bu?  Rüya değildi. Gerçek miydi?  Gerçek olamazdı bu. Ben günlerdir aylardır hasret kaldığım dudaklarını kalbimde hissederken yine o genç kadın  girdi araya. Elleri ile. Tam elini kaldırmıştı ki elini tuttum. Havada asılı bir şekilde.
-Sen ne had ile benim Kocamı öpersin?
Elini bıraktım. Eli aşağı doğru indi. Sonra tekrar yukarı çıktı. Karnını tuttu. Bebeğini hissetti. O sırada ulaş'ın ağzından kelimeler döküldü. Az önce bana öperek karşılık veren dudaklar sonunda konuştu. Ve bir bir döküldü o sihirli sözcükler.
-Karıcım bu Aden.
Ne dedi o? Karıcım-bu-aden. Arkamı dönüp Berk'e baktım. Sanki gözlerinin her şeyden haberi vardı. Küçük bir şekilde güldüm. Sessiz ve acınası bir gülüştü bu. İğrendim o sırada. Sadece iğrenmedim gerçekleri de öğrendim. Tiksindim. Midem bulandı bu iğrençliklerden. Ve birazdan uyanacağım. Sonra tekrar uyuyacağım. Merdivenlerden ulaş ve benim kızımın indiği rüyalar görmek için uyuyacağım birazdan. Ama önce bu kabustan uyanacağım. Uyanacağım.

8.CENNETWhere stories live. Discover now