Ay ışığı su içer birazdan

54 35 14
                                    

Medya; Aden Ülkü Demirbilek

Kendi evine alırdı. Ne de olsa bende onun öz çocuğuydum. Bu yaşıma kadar anneannemde kaldım ama her ay gelip oyuncak getirip, önüne para attığı bir köpek değildim. Düşünsenize bir çocuk babasına hasret, evine hasret, kardeşlerine hasret. Bu eve geldiğim ilk zamanları da hayal mayal hatırlıyorum. Bana her şeyi bir bir anlatan anneannemdi. Gerçekleri bana anlattığını duyunca bir daha ne görüşebildim ne de konuşabildim onlar ile. Keşke anlatmasaydı ama. Güzel bir çocukluk geçirdiğimi düşünmeye çalışırdım. Babamın bana yaptığı tek iyilik bu eve gelmeden önce ağabeylerime bir kardeşlerinin olduğunu söylemeseydi galiba. 

-----

-Yemek hazır Aden Hanım. 

Soğuk geçen akşam yemeği ardından herkes odasına çekilir ve her akşam -benim dışımda- illa bir üye eksik olur. Ya da artık iki üye mi demeliyim? Zaten sürekli irtibattaydı babam yurt dışı ile. Neden şimdi bir süreliğine oraya taşınma gereği duydu ki. Yani bu akşam da babam yok. Belki de bu akşam gibi bundan sonraki akşamlarda nadir olarak yanımızda olacaktı. Uzun süre önce aynısını yaptığı zamanlarda geri dönüşünde yanında bir kadın getirmişti. Annemin yerini doldurmaya çalışacak bir kadın. Ama uzun sürmedi belki bir kaç gün belki bir kaç hafta. Sivrisineğin kanı emdiği gibi kasadaki para da emildi. Sonrası zaten meçhul...

Keşke bir an önce sabah olsa. Keşke evden çıktığımda bir daha dönmesem buraya. Keşke yine anneannem de kalsam. Keşke, keşke işte... Bu evden uzaklaşacak her şey olabilir. Zaman bize ne getirir? Belki de yaraları kapatacak bir ilaç, ya da o yaraları daha çok açacak bir bıçak. Hayat bizden ne götürür? Güzel günlerimizi ya da kötü anılarımı... Hayatın kötü anılarını götürmesi dileğiyle...

Tık tık tık.

+Girr. Oooo Adar başkaaan sizin yolunuz buralara düşer miydi yaa? Ne ikram edelim sana? 

-Boş konuşmayı kes Aden. Bir şey emretmeye geldim. Yarın akşam bir ortağımız ile yemek yiyeceğiz. Hep beraber. Bak heceliyorum hep-be-ra-ber. 

+Olmaz, imkansız. 

-O niye Aden? 

+Yarın akşam maç var Yarın olmaz. 

-Aden yarın akşam Karşıyaka maçı var ve sen Beşiktaşlısın.

+Aaaa ağabey benim içimde otuz beş buçuk yatıyor bir kere. böyle alayına kaf sin kaf. 

-Tamam anladık. Ulaş İzmirli' ydi. 

+Ağabey hem yarın yokum gerçekten. Hep beraber izleyeceğiz çocuklarla. Heceliyim bak. Hep-be...

-Adeeen. Ağabeyim n'olur ya. Yemekten sonra seni ben kendim yetiştireceğim oraya. 

+Bir şartım var ama. 

-Tamam kabul ediyorum. Söyle.

+Yeni kreasyon çıkmış da hani. Haberin olsun.

Bu evde her şey maddiyat ile döner. Gelir olarak düşük ailelerde bir şey yaptırmak için maddi hediye istenir, tam tersi olan aileler de ise manevi hediye istenir. Ben de ilk zamanlarda ailecek akşam yemeğini dışarıda yemeyi, piknik yapmayı ve lunaparka gitmeyi dilediğim zamanlar oldu. Ama manevi isteklerim hiç bir zaman gerçekleşmedi. Ne piknikler ne lunaparka gitmeler...

-Tamam Aden. Linkini at. 

+Ayy hiç gerek yoktu canım ya. İNSAN BİR DİNLER YA BİR ŞEY KONUŞUYORUZ BURADA!!!

dedim ağabeyim odadan çıkınca. Çünkü yüzüme kapıyı kapatmıştı, azıcık bağırmıştım çok değildi amaa...

-Aden!!! Duyuyorum. 

+Ağabey ben bir şey demedim alt kattan seslendiler galiba. 

Bir dolap dolusu değil bir oda dolusu kıyafet olan odaya geçtim. Şimdi başlayalım diyorum. Ya sence?    

8.CENNETWhere stories live. Discover now