5. Bölüm

10.5K 1.2K 1.3K
                                    


Bir Hafta Sonra / Şenlik Günü

"Beceriksiz. Prens seni nasıl yaşatıyor?"

Jungkook'un evlenmeyi kabul etmediği prenses şu an tam karşımda bana öfkesini yönlendiriyordu. Şenlik günü olduğu için birçok prens ve prenses davet edilmişti. Yaralarım tam olarak iyileşmediği için bir prenses karşısında eğilmekte güçlük çekiyordum ve en önemlisiyse yapmadığım bir şey için suçlanmaktaydım.

Yere düşmemek için tüm gücümü toplayarak kendimi sıktım. "Efendim bakın-"

"Jimin! Senin tek efendim benim, bunu sadece bana diyebilirsin." Jungkook'un sinirli sesini duymuştum, sevinçten ağlayabilirdim. Adım sesinleri yanımda bitti ve kolumu tutarak beni arkasına çekti. "Ayrıca siz neden gitmediniz?"

"Bu köle mücevherlerimi çaldı!" Yine aynı konu yüzünden suçlanıyordum. Odasına dahi girmeden kendi odama geçiyordum ki yolda kolumdan tuttuğu gibi beni suçlamaya başladı. Rütbelerinin yükseliğini kullanarak tekrardan eziyorlardı beni.

"Birincisi o benim hizmetkarım, ikincisi kimse onu suçlayamaz. Üçüncüsü bence bunu bilerek yapıyorsunuz." Jungkook'un sözleriyle içime su serpilmişti. Acılarıma birde ayakta kasılıp suçlamak da eklenince bedenim yorulmuştu, başımı ihtiyaçla koluna yaslanıştım.

"Bir prenses yerine bir köleye mi inanmayı seçiyorsunuz? Bunu gerçekten nasıl yaparsınız? Üstelik biz-"

"Peki siz veliaht prensin sözünün üstüne söz mü söylüyorsunuz?" Öne doğru adımlayarak bedenini iyice doğrultmuştu. Bir an önce saçmalık bitsin istiyordum.

"Amacım-"

"Amacınızın ne olduğu beni ilgilendirmiyor. Benim sarayımda bana ve benim hizmetkarıma söz söyleyecek son insan dahi değilsiniz." Kolunu yavaşça çekerek bedenimi diğer yöne döndürüp iteledi. "İzninizle prenses."

Beni tuttuğu gibi o ortamdan çıkarttığı için o kadar minnettardım ki ağlayabilirdim. Kolumu tutuşuna bakılırsa kızgın değildi ancak farklı bir şeyler olduğu konusunda içini rahatlatamıyordum bir türlü. O an hizmetkarı ezilmesin diye mi kurtarmıştı sadece yoksa bana gerçekten güveniyor muydu? Aklımdaki düşüncelere bir türlü hakim olamıyor, sürekli sorgulayıp duruyordum.

Odasına geldiğimizde kapıdaki iki nöbetçi kapıyı açıp geçmemizi sağladığında önünden hızlı hızlı geçmiştim. Peşimden geldiği gibi yatağa oturdu. Başımı bir an olsun kaldırıp yüzüne bakamıyordum. O kadar sessizdi ki beni suçladığını ya da bir cevap beklediğini düşünüp efendimin önünde diz çöktüm.

"Ben çalmadım, yemin ederim hiçbir şeye elimi sürmem. Öyle şeylere hiçbir zaman özenmediğimi biliyorsunuz. Benim derdim mücevher, altın, gümüş değil."

"Biliyorum."

"Lütfen bana inanın efendim ben sadece size hizmet edip rahat olmanızı sağlıyorum." Üstündeki kıyafetin kumaşını hafifçe tutarak af dilemeye devam ettim. Aklımda beni affetmediği düşünceleri, ondan uzak kalacağım anlar geldikçe kafayı yiyordum.

"İnanıyorum."

"Yemin ederim tek istediğim yemek yiyebileceğim ve uyuyabileceğim bir yer. Elbette karşılığını vererek. Mücevherler hiçbir işime yaramaz benim." Lütfen bana inan, lütfen. Şenliği bir kez daha rezil olsun istemiyordum.

"Farkındayım."

"Gerçekten-"

"Jimin yeter. Ben seni tanıyorum. Hiçbir zaman gözünü yükseklere diktiğine şahit olmadım. Odamın her yerinde mücevher var neden hiçbiri çalınmıyor? Sen yapmazsın çünkü biliyorum." Ayağa kalkıp kollarımdan tutarak beni de ayağa kaldırmıştı. Sözleri bir kez daha içimi rahatlatmış, efendimin bana olan güvenini kulaklarımla duymuştum.

Kingdom Hearts |Jikook|Where stories live. Discover now