4. Bölüm

10.9K 1.3K 1.3K
                                    


Gözümü açmamla Jungkook'un gözleriyle karşılaşmıştım ve sanırım bu uyandığım en güzel sabahtı. Dirseğini yastığa yaslamış, yanağını avucunun içine bırakmış öylece bana bakıyordu. Gözleriyle gözlerim buluştuğu an gülümsedi.

"Nasılsın bakalım güzellik?" Güzellik?

"İyi." Aslında bir tür soru gibi çıkmıştı ağzımdan çünkü o bana hiç böyle sıfatlar kullanmazdı. Üstüne üstlük hâlâ aynı bakışlarını bana atmaya devam ediyordu.

"Daha önce sana hiç bu kadar yakından bakmamıştım Jimin. Sen gerçekten çok güzelsin ve suratındaki morluklar bile güzelliğini saklayamamış." İşaret parmağını hafifçe yüzümde gezdirdiği an ateşe yakınlaşmış gibi geriye çekilmiştim. "Kalk bakalım. Sana yemeğini hazırladım ve evet ben hazırladım artık kimseye güvenim kalmadı, bir süre böyle gidecek."

Amacı neydi bilmiyorum ama bu kadar yakın kalırsa ve bu öğrenilirse ucu idamlara kadar giderdi. Bu insanların ne tepki vereceği belli olmazdı. "Benimle ilgilenip kendinizi yormanıza gerek yok efendim sarayda hoş karşılanmayacaktır."

"Niye?" Beni umursamayarak yataktan kalkmıştı. Yemeklerin olduğu masaya giderek tepsiye eline almış, yatağa geri oturmuştu.

"Hangi prens hizmetkarına yemek getirir?" diyerek hem tepkisini ölçmek hemde gerçekte olabilecek şeyleri detaylıca düşünmesi için imalamıştım. Elbette bana ilgi duysun istiyordum ancak hep ertelediğim o son benim için yakın olabilirdi. Prenslere bir şey olmazdı, her şeyi alt tabakadakiler yaşardı.

"Sen benim sadece hizmetkarım değilsin, bunu daha kaç kere söylemem gerek?" Az önceki gülümsemesi tamamiyle yok olmuş, yerini sinirli bir surat almıştı.

"Şenliğiniz mahvoldu." dedim aklımdaki ilk konuyu açarak. Doğum günü mahvolmuştu, zehirlenmişti üstelik önemsediği hizmetkarı dövülüp zindana atılmıştı. Elbette bu doğum günü en berbat doğum günüydü ve ben bunları yaşadığı için üzüntüsünü saklasa bile anlayabiliyordum. 

"Sen iyileştikten sonra tekrardan kutlanacak, iyileşmene bak." Gözlerini bana bakmayıp yemeklere indirdiğinde hislerimin doğru olduğunu anlamıştım ancak bir anda gözlerini gözlerime diktiğinde gerildim. "Dünkü yarım kalmış konuşmamıza devam etmek ister misin? Hani şu bana bahsettiğin adamdan-"

"Biraz acıktım sanırım efendim. Çok teşekkürler ellerinize sağlık, güzel duruyorlar." Aldırış etmeyerek acılarıma rağmen kalkmış, önümdeki çubuklarla birkaç parça bir şey ağzıma tıkıştırmıştım.

"Konuyu değiştirme Jiminie." Çubuklarımı elimden kaptığı gibi tepsiye geri yolladı. "O adam kim söyleyecek misin?"

Kendin bulacaksın.

"Duygularımdan kendisinin de haberi yok efendim. Sözlerim sadece boş yere edinmiş sözler ve boş yere edinmiş umutlar."

"Neden ona açılmıyorsun?" dedi ciddi ciddi.

Söyleyebilsem bunu seneler içinde binlerce kez söylemiştim zaten. Hiçbir zaman merak etmedin hayatımda birinin olup olmamasını, şimdi neden bu umursama, bu ilgi? Bazen gerçekten onun verdiği izin günümü kullanmak istiyordum buradan çekip gitmek, daha fazla acı çekmemek için. Ama onu görmeden geçmeyecek günlerim daha ağır bastığı için burada kapana kısılmıştım.

"Benim gibi bir hizmetkar onun rütbesindeki biri için nedir ki? Boş yere bunu yapamam." Bundan başka ne diyebilirdim ki? Bir türlü anlayamıyordu onu görünce ne hissettiğimi, onu yıkadığımda ne düşündüğümü ve onun uyumasını beklerken izlediği zamandaki mutluluğumu.

Kingdom Hearts |Jikook|Where stories live. Discover now