11 • an unexpected call

Mulai dari awal
                                        

Aklıma gelen ilk şey gidip Charles'ı ölene dek yumruklamak olmuştu. Sonrasındaysa polise gidip annemi şikayet etmeyi düşünmüştüm, çünkü bu yaptığı şeyin tanımı düpedüz pedofiliydi. Fakat Charles çoktan on sekizine bastığından bunun bir suç olarak görülmeyeceğini biliyordum. Adalet sistemimizin işleyişi gerçekten de takdire şayandı. Sonra bu konuda yapacak hiçbir şeyim olmadığını fark etmiştim ve beni asıl yıkan da bu olmuştu. Kendi annem ve aylarca beraber olduğum erkek arkadaşım arkamdan iş çeviriyordu ve ben hiçbir halt yapamıyordum. Charles'ın yalnızca istediğini ona vermediğim için böylesine alçalabildiği düşüncesi beni çılgına çeviriyordu.

Babamın bana seslendiğini duyana dek duşta ne kadar uzun süre kaldığımdan haberim yoktu. Ancak sonunda suyu kapatıp bornozumu üzerime geçirirken titrediğimi fark ettim. Büyük ihtimalle hasta olacaktım, fakat şu an için umursadığım son şey buydu.

"Geliyorum, baba!" dedim banyomun kapısını açıp dolabımdan hızlıca pamuklu bir şort ve Kingsley'e ait bir grup tişörtünü alıp üzerime geçirirken. Her ne kadar ona deli gibi kızgın olsam da, şu anda yanımda olmasını isteyebileceğim belki de ilk insandı. Ama elbette ona en ihtiyaç duyduğum anda burada olmayacaktı.

Salonun kapısından içeri girdiğimde babam ve Jack'i ellerinde birer fincanla birlikte otururken buldum. Aldığım güzel kokuya bakılırsa babam yapmasına bayıldığım sıcak çikolatalarından yapmıştı ve Jack'in yüzündeki ifade onun da hoşuna gittiğini gösteriyordu, fakat şu an bir yudum dahi alabilecek gibi hissetmiyordum. Uzunca bir süre mideme bir şey girebileceğinden emin değildim hatta, çünkü her an kusabilecek gibiydim.

"Sen sıcak çikolataya bayılırsın." dedi babam, birkaç dakika sonra dayanamayıp sessizliği bozarak. Ruh gibi öylece oturuyor olmam onu rahatsız etmişe benziyordu. Elindeki kupayı koltuğun ahşap koluna sertçe bıraktı. "Bardağına dokunmadın bile. Biriniz bana ne olduğunu anlatacak mısınız artık?"

"Léon-" diye söze giren Jack'in cümlesini yarıda kestim ve "Annem." dedim sesime hakim olan tiksintiyi önleyemeden. "Sorun annem, baba. Bunca zaman erkek arkadaşımla yatıyormuş."

O an salona hakim olan sessizliği tanımlayabilecek olsaydım, tek söyleyeceğim ölüm sessizliği olurdu. Yüzüne öyle büyük bir şok ifadesi yerleşmişti ki dakikalarca konuşamadı. Sonrasındaysa yüzüne neredeyse benimkinden bile daha büyük bir tiksinti yerleşti. "Bunca yıl," dedi yüzünü buruştururken. "Bunca yıl, oğlunun çekip gitmesinden ya da benim onu bırakmamdan bir ders almasını bekledim. Tekrar sevdiğim kadın olabileceğini düşündüm ve sen geldiğinde bile hala eskisi gibi olabileceğine inanıyordum, ama bu..." Elleriyle yüzünü sıvazlayıp sırtını koltuğa yasladı. Onun da bunu sindiremediğinden emindim. Nasıl yapabilirdi? "Bunun için söyleyecek hiçbir şeyim yok."

Ayağa kalkıp benim oturduğum koltuğun önüne geldi ve Jack'in buradaki varlığına aldırmadan önümde diz çöküp ellerimi kavradı. Bir kez daha gözlerimin önünü gözyaşlarımın perdelemesine engel olamadım. "Je suis désolé, mon chou." diye mırıldandı, kalbimi paramparça eden sesiyle. "Eğer böyle bir kadın olduğunu bilseydim... Yemin ederim-"

"Papa, ce n'est pas de ta faute." Ellerimi onunkilerden kurtarıp yanaklarına yerleştirirken, tüm samimiyetimle gözlerinin içine baktım. "Sen birinin hayal edebileceği en mükemmel babasın."

Yanağından bir damla yaşın kayıp gittiğini fark ettim. En az benim kadar onun da canının yandığını biliyordum, çünkü her ne kadar annemi terk etmiş olsa da onu hala seviyordu. Yalnızca artık düşünmesi gereken tek kişinin kendisi olmadığının bilincindeydi. Annemin de bizi böyle önemsemesini dilerdim.

Ne yazık ki tek önemsediği şey kendi zevkiydi.

Jack'in elindeki kupayı bıraktığını duydum, ardından ayağa kalktı ve "Sizi yalnız bıraksam daha iyi olur." dedi. Ona dönüp yanımda olduğu için tekrar teşekkür edeceğim sırada, telefonumun zil sesi araya girdi. Salona girdiğimde koltuğun üzerine bıraktığım telefonu kapatmak için elime aldım. Ancak ekranda gördüğüm isim bir an için kalbimin durmasına sebep oldu.

Kingsley arıyordu.

**je suis désolé, mon chou; i'm sorry sweetheart

***papa, ce n'est pas de ta faute; baba, bunların hiçbiri senin suçun değil

burada kestim çünkü sonraki bölüm katliam skjjfbjdhkgd

şakaydı,

belki de değildir...

her neyse, guys bıktınız her dakika reklam yapmamdan ama yeni bir luke hikayesine başladık, öhm

belki bir göz atmak isterseniz diye söylüyorum, profilimde bulabilirsiniz adı better man

ee, kj için heyecanlı mıyız????

the wayTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang