11 • an unexpected call

1.2K 114 159
                                    

Ayakta durmakta zorlanan vücudumu Jack'in göğsüne biraz daha yaslarken uzanıp kapıyı çaldı. Kapı yalnızca birkaç saniye sonra yüzünde öfkeli bir ifade olan babam tarafından açıldı. Dudakları muhtemelen nerede kaldığımı sormak için aralanmıştı, fakat perişan olmuş halimi gördüğünde yüzünü bambaşka bir his kapladı. Uzanıp kolumu sert bir hareketle, ancak beni incitmeyecek şekilde kavrayıp Jack'ten uzaklaşmama sebep olduğunda üşüdüğümü fark ettim. Jack'in sıcaklığına alıştığımdan olsa gerekti.

"Ne yaptın kızıma?" dedi hala ıslak hissettiren yüzümü göğsüne bastırırken. Üzerindeki tişörtü çaresizce avuçlarımın arasında buruştururken Jack'in tok, lakin şaşkın sesini duydum. Babamın hırçın tavrına karşın, anlam veremediğim kadar saygılıydı ona karşı. "Hiçbir şey. Yalnızca-"

"Bu hiçbir şey yapmamış halin mi?" diye bağırdı, öfkesinin de etkisiyle fazlasıyla gür çıkan sesi ile. Yüzümü buruşturup kafamı göğsüne biraz daha gömdüm. "Onun bir suçu yok, père." dedim belli belirsiz çıkan sesim ile. "Sadece beni eve bıraktı."

Babamın öfkesinden dolayı hızla inip kalkan göğsü eski ritmini bulduğunda boğazını temizlediğini duydum. "Teşekkür ederim, evlat." dedi yalnızca bana ya da Kingsley'e seslenirken kullandığı bir ses tonuyla. Birkaç dakikalık sessizliğin ardından, usulca başımı göğsünden kaldırdım ve hala dikkatle beni süzen Jack ile yüzleştim. "Yanımda olduğun için teşekkür ederim." dedim çatlayan sesim ile. "Ve üzgünüm, buna tanık olmanı istemezdim."

O ana kadar bana karşı yumuşak olan ifadesini bir anda öfke bürüdü. Babamın orada olmasını umursamadan bana doğru bir adım attığında gerilmeme engel olamadım. "Elbette orada olacaktım." dedi sert bir tonlamayla. "Nasıl aksini düşünebilirsin?"

Yutkunuşum ikisinin de duyabileceği kadar sesli oldu. Yüzündeki sert ifade sarsılmaz gibi görünüyordu, ancak babam içten bir tavırla "İçeri gelmek ister misin?" diye sorduğunda yerini büyük bir şaşkınlığa bıraktı. Eminim benim yüzüm de farksızdı şu an onunkinden. Babamın Golden Rim'e gelmesinden çok daha farklıydı onu eve davet etmesi.

"Ben-" Tam da reddedeceğini düşündüğüm sırada tekrar bana baktı ve bir yavru kedi gibi ona baktığımı fark ettiğinde yüzünü çaresizce buruşturdu. "Tabii."

Babam kapıyı ardına dek açıp içeri geçmesi için bir adım kenara çekildiğinde tereddüt ettiği belli olan adımlarla içeri girdi. Kapıyı arkasından kapattıktan sonra, babam bana dönüp daha dikkatli bir şekilde baktı ve yüzünü buruşturdu. "Jack istersen salona geçebilirsin, koridorun sonunda. Ben mutfakta olacağım ve sen, Jennifer," dedi beni omuzlarımdan kavrayıp bir adım geriye giderken. "Gidip bir duş al, üzerini değiştir ve sonra gelip bana neler döndüğünü anlat, çünkü gerçekten kendime hakim olmakta zorlanıyorum."

Ellerimle dirseklerimi kavradım ve onu başımla onayladım. Ona ne söyleyeceğime dair hiçbir fikrim yoktu. Eski eşinin kendisini kızının erkek arkadaşına düzdürdüğünü bir adama nasıl açıklayabilirdim, bilmiyordum.

Odama çıkan merdivenleri titreyen bacaklarımla zar zor tırmanırken Jack'in babamla konuşmaya başladığını duyabiliyordum, fakat ne söylediğini anlamak benim için zordu. Kulaklarım yalnızca Lyanna'nın bana söyledikleriyle uğulduyor ve beynim diğer her şeyi algılamayı reddediyordu. Kendimi böylesine yıkık hissettiğim tek zaman, Kingsley'in gittiğini anladığım andı.

Üzerimdekileri çıkarıp küvete girmeden önce soğuk suyu sonuna dek açtım. Sırtımı küvete yaslayıp bacaklarımı kendime doğru çekerken değmeyecek insanlar için yeterince ağladığımı sürekli kendime hatırlatıyordum. Lyanna ile buluştuğumuzda akşamüstüydü, ancak şimdi saat neredeyse gece yarısına geliyordu. Saatler boyunca histerik bir ağlama krizi geçirmiştim ve tıpkı babam gibi Jack'i de deli gibi korkuttuğumun farkındaydım, ancak elimden hiçbir şey gelmiyordu.

the wayWhere stories live. Discover now