7 • a simple warning

1.3K 120 125
                                    

Ertesi sabah uyandığımda kendimi yeniden doğmuş gibi hissediyordum. Böyle hissetmek için çok fazla sebebim olduğu söylenemezdi, yalnızca motosiklet kullanmayı öğreneceğim için heyecanlı ve babam beklediğimden daha ılımlı yaklaştığı için mutluydum. Bir de Jack Hemmings'i yeniden görecek olmanın verdiği o tuhaf his vardı tabii, ama bunu dizginlemeyi tercih ediyordum.

En azından çabalıyordum.

Gece yarısından çok daha sonra uyumuştum ve bunun tek sebebi onu düşünmeyi durduramamış olmamdı. Kusursuz yüz hatları, ukala fakat güzel gülümsemesi, etkileyici ses tonu... Hepsinin hatırımda kaldığını fark etmek biraz sinir bozucuydu, ancak bir yandan da hafızama minnettardım. Bütün geceyi yalnızca her tutamı farklı yöne bakan saçlarıyla oynamanın, soğuk gözlerine uzun uzun bakabilmenin ve o ukala kılıfının arasına sıyrılıp ona gerçek kahkahalar attırabilmenin nasıl hissettireceğini düşünerek geçirmiştim. Ve ulaştığım tek sonuç berbat bir karın ağrısıydı.

Planlarımın arasında çetenin liderinden hoşlanmak kesinlikle yoktu.

Aslında Luke ile fazlasıyla benziyorlardı. Neredeyse ağabeyi değil, ikizi diyebileceğim kadar hem de. Fakat duruşunda bile onu Luke'tan kolaylıkla ayırabileceğim  bir farklılık vardı. Geçmişinde onu böyle dik tutmaya yetecek kadar acının olduğunu düşünmek bana kendimi hasta hissettirmişti. Kardeşi ona göre çok daha neşeli bir insandı, tabii bunun bir maske olup olmadığını bilmem imkansızdı.

Henüz.

Kendimi güçlükle yumuşak yatağımdan ayırıp geceliğimi okul için hazırladığım kıyafetler ile değiştirirken midemde oluşan ağırlığa engel olamadım. Jack'in beni okuldan alacağı düşüncesi zihnimi terk etmiyordu. Hakkımda yapılan tüm o dedikodulara bir de bunun ekleneceğini bilmek sinir bozucuydu. Jordyn dün gece insanların Charles'ı Luke ile aldattığımı konuştuklarını, bu yüzden ayrıldığımızı düşündüklerini uzun uzun anlatan bir mesaj atmıştı. Detaylara oldukça önem veriyordu, benimse pek aklımda kaldığı söylenemezdi. Ama Charles ile resmi olarak ayrılmadığım da bir gerçekti. Bunu yalnızca aradan çıkartacağım bir iş olarak görüyor olmam ise oldukça çarpıcıydı.

Cep telefonumu ve cüzdanımı ceketimin ceplerine koyup odamın kapısından çıktıktan sonra babama seslendim. Bana cevap vermediğinde kaşlarım çatıldı, ancak hemen ardından duştan gelen sesleri duydum. Hızlı adımlarla mutfağa ilerledim ve ona okuldan sonra Jack ile birlikte olacağımı belirten bir not bıraktıktan sonra evin kapısına yöneldim. Uzun süredir okul otobüsünü kullanmamıştım, kaçırmasam daha iyi olurdu.

Ancak bu fikir kapının önünde parlak, altın rengi jantları olan motoru görmemle kayboldu. Luke Hemmings bir tanesi motorunun üzerinde, bir diğeriyse elinde olan iki kask ile birlikte bana sırıtıyordu. "Acelen mi vardı, Joubert?"

"Sonsuza dek en yakın arkadaşım olmanı istersem saçmaladığımı düşünür müsün?" dedim adımlarımdaki aceleciliğe bir son verip. Elindeki kaska uzanıp kafama geçirirken güldüğünü duydum. "Benimle flörtleşmeye çalışmak yok mu?" dedi buna inanamıyormuş gibi. Omuz silktim ve motora binip kollarımı beline doladım. "Tipim değilsin."

"Tuhaf," dedi hareket etmeden önce. Sırıttığını bilmek için yüzünü görmeme gerek yoktu. "Ağabeyime fazlasıyla benziyorum oysa ki."

"Kapa çeneni, Luke!" dedim bir elimi omzuna sert bir yumruk geçirmek için kullanırken. Oldukça yüksek sesli, içten bir kahkaha attı. "Pekala, enyakınarkadaş." dedi benim de gülümsememe sebep olarak. "Elin gerçekten de ağırmış."

Ardından okula giden yol boyunca sessiz kaldı.

Okulun kapısından Luke'un motosikletiyle girdiğimizde, bahçedeki herkes ne yapıyorsa bırakıp bakışlarını bize çevirmişti. Bunun rahatsız edici olmadığını söylemek yalan olurdu. İnsanların hakkımda konuşmasına aldırdığım söylenemezdi, fakat sürekli gözlerini dikip bakmaları da fazlasıyla sinir bozucuydu.

the wayWhere stories live. Discover now