XXII

1K 124 91
                                    

Profilimde ki Harry kurgum olan Skin'i okursanız sevinirim.

****

Flashback

''Kraliçem baş hizmetliniz Feme'nin doğumu başladı.''

Karşımda ki hizmetlinin söylediğine karşılık memnun bir ifadeyle gülümsedim. Feme nihayet bebeğini bu iğrenç dünyaya getirip, hizmetimde çalışmaya devam edecekti. Sıcaktan dolayı yüzümü buruşturup altın bardakta ki suyumu işaret ettim hizmetlilere. Onlar bardağı alıp bana doğru adımlarken, doğum haberini veren hizmetli ise hala karşımda dikiliyordu. Tek kaşımı kaldırıp bana uzatılan bardağı alırken, ona konuşması için işaret ettim.

''Kraliçem Feme iyi değil kanaması çok. Doktorlar onun ve bebeğin öleceğinden şüpheleniyor.''

Duyduklarım karşısında elimde ki bardağı dudaklarıma değdirmekten vazgeçtim. Bardağı hala tepemde dikilen hizmetlilere uzatırken, sıcaktan dolayı yelpazeyle benim serinlememi sağlayan hizmetlilerde durdu. Oturduğum koltuktan hızla kalkarken, gözümün önüne kendi bebeğim geldi. Dudaklarımı birbirine bastırıp elbisemin eteğini kavradım ve hızlı adımlarla kapıya ilerlemeye başladım. Hizmetliler ve muhafızlar arkamdan benimle beraber gelirken, elimden geldiğince onların iyi olmasını sağlamam gerekiyor diye düşündüm. İkisini birden kaybetmek veya birini kaybedip diğerinin yaşamasına izin vermek zorunda kalmak istemiyordum. Feme şu zamana kadar yaptığı her hareketiyle benim güvenimi kazanmış, hamile kaldığında ise onunla dört dörtlük ilgilenmelerini emrettiğim biriydi. Aramızda ki ilişki hizmetli- Kraliçe ilişkisi değilde, abla kardeş ilişkisi gibi bir şeydi.

Hızlı adımlarım doktorların olduğu odasının önüne gelince yavaşladı. Eşi Akhenaton beni görünce telaşla yanıma yaklaşmış, yaşlarla dolmuş gözlerini çekinmeden bana dikmişti.

''Kraliçem onları kaybedeceğimden söz ediyorlar, yalvarırım engel olun.''

''Sakin ol Akhenaton onlara bir şey olmayacak anladın mı?''

İçeriden sesleri gelen Feme'nin çığlıklarına daha fazla sessiz kalamadan eşini arkamda bıraktım. Kapalı olan ahşap kapıyı açıp içeri girdiğimde başında duranlar selama geçtiler. Onları umursamadan görevini yapan ve sürekli daha güçlü ıkınmasını söyleyen doktora baktım. Üzerinde ki beyaz önlük kanla kaplanmış, hatta bu kan kollarına kadar uzanmıştı. Kaşlarımı çatıp bakışlarımı çığlık atan Feme'ye çevirdim. Yatağı sıktığı elini kaldırıp bana doğru uzattığında kendime gelerek yanına adımladım ve terli elini kavradım. Yatağın boş kısmına oturup acıyla ona bakarken ıkınmadan önce konuştu.

''Kraliçem sizden bir şey istiyorum...''

Dişlerini birbirine bastırıp güçlü bir şekilde ıkındığında kaşlarım çatıldı ve gözlerim buğulandı. Başını geriye doğru atıp elimi sıkıca tuttuğunda, dişleri arasından konuştu.

''Tanrı artık beni yanına belki cennetine, belki cehennemine alacak biliyorum...''

Dudaklarını yalarken kaşlarımı çatmış onu dinliyordum. Parmaklarını yukarı kaydırıp elimi tam anlamıyla sıkıca kavradığında alt dudağım hüzünle titredi.

''Bu benim son dakikalarım Kraliçem, sizden tek isteğim...''

Bir öncekinden daha bitkin ve güçlü bir şekilde ıkındığında onun sona yaklaştığını, kulağıma dolan kalp atışlarından anladım.

Amenta | zmTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon