XIII

1.8K 169 94
                                    

Altın tacımı takarken duygusuz bakışlarla kendimi süzüyordum. Dışarıda esen hafif rüzgarın tatlı melodisi kapalı camların ardından duyuluyor ve içime bir miktar sakinlik yayıyordu. Gri elbisemin eteklerini düzeltip son kez kendimi süzdüm ve hızlı bir şekilde arkamı dönerek kapıya ilerledim. Kapının önünde elleri birbirine bağlı, başı yere eğik beni bekleyen hizmetli hızlıca kapıyı açtığında tıpkı bir rüzgar gibi nöbetçilerle hizmetlilerin yanından geçtim. Kendimi hiç olmadığım kadar huzursuz hissediyordum. Hatta bununla yetinmeyip önüme geleni öldürecek kadar sinirliydim. Neden böyleydim en ufak bir fikrim yoktu ancak bunun halk gününde olmasını istemezdim. İnsanların isteklerini ve şikayetlerini dinleyeceğim günde böyle bir ruh halinde olmak iyi değildi.

Hava bugün olması gerekenden kötüydü. Bulutlar sanki gökyüzüne öfkeliymiş gibi gri, güneş ise insanlıktan güzelliğini saklamak istercesine o gri bulutların arkasında duruyordu. Birileri Ra'yı kızdırmış olmalıydı. Kendi düşünceme gülmemek için boğazımı temizledim. Havanın böyle olduğu zamanlar asla güzel şeyler yaşadığım söylenemezdi. Halkın, saraya alınmasına henüz saatler vardı. Bu süreç boyunca biraz karnımı doyurup kendimle baş-başa kalma gibi planlarım vardı ancak öyle olmadı. Önünden geçtiğim kapının ardında duyduğum tartışma dikkatimi çektiği için olduğum yerde durdum. Benimle beraber hizmetliler ve nöbetçiler durduğunda biraz kapıya yaklaştım ve kapalı kapıya bakarak içeriyi izlemeye başladım. Belgesel ekibi ellerinde kağıtlarla aralarında tartışırken Louis zihninden geçenleri tekrarladı.

''Tarihin başlangıcından önce, Mısır tüm yaşamın doğduğu yerdi. Mısırı yaratan tanrılara layık bir cennetti adeta. Yarattıkları insanlarla beraber Tanrılar burada yaşam sürmeye başladı.''

İçlerinden Müslüman olan Zafir gözlerini devirerek konuştu.

''Mantıksız, tek bir Tanrı vardır oda bizi yaratandır Louis.''

Louis ofladığı sırada Zayn ona cevap verdi.

''Dostum düşüncelerine saygı duyuyorum ve sana katılıyorum fakat bu bir belgesel ve çok yönlü düşünerek paragrafları kararlaştırmak zorundayız. Burada yaşayan insanların inandığı ve bildiği şeyler bunlardan ibaret.''

Zafir başını sallayıp oflayarak geriye doğru yaslandığında dudaklarımda ufak bir tebessüm belirdi. Aslında haklıydı fakat Tanrılar vardı, beni bu hale getirmek gibi hobileri bile vardı.

''Devam ediyorum o zaman.''

Herkes başını salladığında Louis devam etti.

''Tanrıları insanlar göremezdi ancak onlar herkesi ve her şeyi görebilirlerdi. Ve istedikleri anda korkunç görünümlü canavarlara bürünerek büyük suçlar işleyen insanları cezalandırırlardı.''

''Louis senden bunları duymak gözlerimi yaşarttı.''

Louis gözlerini devirip devam etti.

''Her tanrının kendine ait bir görevi vardı. Örneğin kötü ruhlu insanlara cezayı vermekte görevli Akrep Tanrıçası Selket-''

Sinirle kapıyı açtım ve içeri girdim. Hepsi şaşkınlıkla bana doğru dönüp selama eğildiklerinde, adımlarımı korkudan elleri titreyen Louis'e yönlendirdim. Öfkeden olsa gerek bütün vücudumda kan yerine ateşin gezdiğini vücuduma basan sıcaktan anlamıştım. Benim nefes aldığım, yaşamımı sürdürdüğüm hiçbir yerde onun adı geçemezdi.

''Selket hakkında yazdığınız paragrafa boş işler peşinde koşan bir kaltaktan ibaret olduğunu belirtmenizde fayda var.''

Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdıkları sırada Louis'e odaklandım ve başını kaldırmasını sağladım. Buz mavisi gözleri, kahverengi gözlerime bakarken elimi kaldırıp sakallı yanağına yerleştirdim. Buz kadar soğuk ellerim altında ki çenesini kavradım ve yüzümü-yüzüne yaklaştırdım.

Amenta | zmWhere stories live. Discover now