Eight Minutes

698 90 32
                                    

"Sekiz dakika içinde, benimle neden bu oyunu oynadığını açıklayacaksın." dedi Michael, saatine bakarak. Şimdi beşi gösteriyordu. Uzun süre oluşan sessizlik onu rahatsız etmişti.

Luke kıkırdadı ve kollarını iki yana açtı. "Bilmiyorum."

Michael göz devirdi ve konuştu. "Sana bunu soran her insanla bu oyunu oynar mıydın? Önünde boxerınla oturur muydun?"

Luke seslice yutkundu. Michael doğru söylüyordu.

Onu Michael'a iten bir şeyler vardı fakat adını koyamıyordu. "Siktir, sanırım haklısın."

Michael keyifle gülümsedi ve arkasına yaslandı. Bu sırada kızıl saçlarını ve askılı tişörtünü düzeltti. "Başla."

Luke gerçekten uzun süren bir nefes alış-verişi yaptı ve terli ellerini dizlerine sildi. "Sen bana bunu ilk sorduğunda, nedensizce sana itildiğimi hissettim."

Michael keyifli surat ifadesini üstünden atmış ve ciddiyetle Luke'u izliyordu.

"Sana çekilmiştim çünkü etrafına yaydığın bir enerji vardı ve bu enerji hoşuma gitti. Soğuk havana rağmen inanılmaz yakın hissediyordum, sebebi yok. Ayrıca sıkılmıştım ve gecenin bir yarısı sağanak yağmurda askılıyla dolaşan bu mankafayı tanımak istedim." Luke bir nefeste cümleleri sıraladığında Michael iç çekti. "Ve sen de benim bir organ mafyası ya da sapık olabileceğimi düşünmeden bunu kabul ettin."

"Dostum, sende mafya tipi yok." Luke güldü. "Punk Rock olmaya çalışan bir kedi gibisin."

Michael kaşlarını çatıp öne eğildi. "Punk Rock'ım zaten?"

Luke kafasını iki yana salladı. "Punk Rock olmak için fazla masumsun."

Michael kızarmış yüzüne rağmen göz devirdi ve ensesini kaşıdı. "Sen de penguene benziyorsun."

Luke heyecanla gözlerini kırpıştırdı. "Penguenlere bayılırım! Tanrı'm keşke penguenlerle evlenmek yasal olsaydı."

Michael derin bir kahkaha attı ve Luke'a yeşil gözlerini çevirdi. "Bir penguenle evlenme hayalinin yasadışı olması bence güvenli."

Luke gözlerini devirdi. "Senin yerine bir penguenle sohbet kurmayı yeğlerdim."

Michael elini kalbine koyup ağlıyormuş gibi yaptı. "İzin verseydin penguenin olabilirdim, Lukey."

Luke da Michael'la birlikte kahkaha attı ve kahkahaları birbirlerinin gözlerine baktıklarında yavaşça soldu.

Luke gözlerini ayırmadan iç çekti. "Karışık hissediyorum."

Michael görevin amacından saptığını anlasa da bir şey söylemedi. "Ben de karışık hissediyorum." dedi ve Luke ile kendisine bir şişe bira daha çıkardı.

Luke dördüncü veya beşinci birasını içerken çoktan kafası dönüyordu. Michael'ın amacı onu sarhoş etmek değildi fakat eğer içmezse kaybedeceğini biliyordu.

Şişeyi tokuşturdular ve Luke kafasına dikerken Michael onu biraz izleyip kendisi de içmeye başladı.

Keşke Michael'ın kafası da bira yüzünden dönseydi.

17 Minutes | mukeWhere stories live. Discover now