Do You Wanna Play Seventeen Minutes?

1.2K 109 69
                                    

Luke beresini alnına doğru çekiştirip sağanak yağmurda parka doğru ilerledi.

Böyle havalarda, gece yarısında bankta pinekleyip hasta olana kadar ıslanmak tek hobisi olabilirdi.

Parka geldiğinde titrek ay ışığının süslediği gölete bakıp her zamanki yerine kuruldu. Poposu ve tüm vücudu ıslaklık ile titrerken umursamadı, dudağındaki siyah halkayı dişleyip yağmuru izlemeye başladı.

Ritmik damla sesleri ve göletin hareketli görüntüsü onu rahatlatıyor, düşünceleri ile başbaşa bırakıyordu.

Hırkasını boğazına kadar ilikleyip ellerini ceplerine soktu. O sırada uğultulu bir ses işitti. " 'On Yedi Dakika' oynamak ister misin?"

Gelen sesle irkildi ve kafasını kaldırdı. Etrafına biraz göz gezdirdiğinde, sağındaki ağaca yaslanmış olan, havaya rağmen askılı tişört giymiş kırmızı saçlı çocuğu gördü.

Garipsedi, buraya kimse gelmezdi. Hele böyle havalarda, burası mezarlık kadar ürkütücü görünürdü. "Benimle mi konuşuyorsun?"

Kırmızı saçlı çocuk güldü. "Bu sağanak yağmurda parka gelen, bizden başka aptal var mı?"

Luke kıkırdadı ve yerinden kalkmadan çocuğa bakmaya devam etti. "Nasıl bir oyunmuş bu?"

Kırmızı saçlı çocuk da Luke ile inatlaşıyor, ağacın yanından ayrılmıyordu. " Basit. On yedi dakikadan, bir dakikaya kadar her kademede senden bir şey isteyeceğim. Bunu belirttiğim dakikalar içinde yapacaksın."

"Bunun neresi adil?" dedi Luke, kaşlarını çatıp. "Eğlence bunun neresinde?"

"Ben kesinlikle eğleneceğim." dedi çocuk, sırtını yasladığı ağaçtan uzaklaşıp bir hayli yavaş adımlarla sarışına doğru gelirken. "Sen de istersen bunu lehine çevirir, eğlenirsin."

Çocuk yakınlaştıkça yüz hatları belli oluyor, kirli sakalları beyaz teninin üstünde ıslak ıslak sırıtıyordu. Zayıf vücuduyla orantısız tombul yüzü nedensizce zarif görünüyordu. Yeşil gözleri kan bakımından yoğun dudaklarıyla uyum içinde, iki yana kıvrılmış ağız kenarları belirsiz çizgilerle süslenmişti. Luke çocuğu incelerken yanına geldiğini bile fark etmemişti.

Çocuk garip bir şekilde Luke'u kendine çekiyordu.

"Ya istediklerini yapmazsam?" dedi Luke, gülümseyerek.

Çocuk Luke'un suratına doğru eğildi. "O zaman ikimiz de kesinlikle eğlenmeyiz." diye fısıldadı, ciddi surat ifadesiyle. Ardından yüz hatları gevşedi ve dikleşerek elini sarışına uzattı. "Var mısın, korkak?"

"Korkak?" diye sordu Luke. "Korkak olduğumu nereden çıkardın?"

Kızıl çocuk bir elini hala uzatırken diğer eliyle Luke'un beresini çıkartıp göle fırlattı; sarı, dağınık saçları şimdi ıslanmaya başlamıştı. "Yağmurun bile sana zarar vermesinden korkup bere takmışsın."

Luke, midesinde oluşan sancıya rağmen -muhtemelen hasta oluyordu - iyi hissetti ve hiç tanımadığı bu çocuğa nedensizce güvendi. Elini tuttu ve ıslanmaya başlamış saçlarını geriye yatırıp destek alarak ayağı kalktı.

Kızıl çocuk Luke'u çekiştirirken içindeki tüm duygularla gülümsüyordu.

Luke kızıl çocuk tarafından çekilirken, merak bütün vücudunu titretiyordu.

Vücutları yağmurda ıslanırken; ikisi de oyunun sonunda ne olacağını bilseydi, o gün belki de parka hiç gelmemeyi dilerlerdi.

17 Minutes | mukeTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang