Seventeen Minutes

869 101 81
                                    

     "On yedi dakika boyunca..." dedi kızıl çocuk, derin bir nefes alıp. "Bekle, dostum bekle. Bu kadar çabuk mu?"

     "Ah, Tanrım..." çocuk avucunu alnında dinlendirip yeşil gözlerini Luke'a çevirdi. "Sana çıkma teklifi etmiyorum, oyun oynayacağız dedik ve oynuyoruz. Isınma hareketi ya da flört dönemi gerektirmeyen bir şey, biraz sakin olur musun seni paranoyak?"

     Luke burnunu kırıştırıp oturduğu toprakta biraz daha kayıp sırtını ağaca verdi. Karşılıklı bulunan sık ağaçlardan ikisine yaslanmış, bağdaş kurup karşılıklı oturuyorlardı. "Ben düzüm, seni aptal. Zaten bana çıkma teklif etmeni beklemiyorum." dedi. "Sadece, ismini bile bilmiyorum. Oyunu oynayacağım kişinin ismini bilmeye hakkım var, değil mi?"

     Çocuk sıkıntıyla iç çekip kurumaya başlamış kızıl saçlarını karıştırdı. "Michael, tamam mı? İsmim Michael."

    "Güzel isim, benimki de Luke."

    "Biliyorum."

     Luke kaşlarını alayla kaldırdı. "Nereden?"

    Michael'ın yüz hatları kilitlendi ve boş boş Luke'a baktı. Şimdi ne diyecekti?

    Silkelenip kendine geldi. Bir daha pot kırmaması gerektiğini kendine tembih etti. Ardından gergince gülüp ensesini kaşıdı. "Sadece berbat bir şakaydı, ismin hoşmuş Lukey."

    Luke kısık sesli bir gülüş sunup ardından sırtını dikleştirdi. "Şimdi başlayabilirsin, Michael."

    Michael soracağı soruyu hatırlamaya çalışırken kaşındaki piercing ile oynadı. "On yedi dakika boyunca, telefonda bir oğlanla sexting yap."

     "Şaka yapıyor olmalısın?" dedi Luke. Şimdiden oyunu neden kabul ettiği ile ilgili kendine küfür ediyordu. "Sana düzüm derken şaka yapmıyordum!"

     "Oyun böyle oynanıyor."

     "Sikeyim oyununu." dedi sarışın, ayağı kalkıp silkelenirken. "Gece yarısı burada senin azgın isteklerini karşılayamam. Ben gidiyorum."

     Michael alayla kahkaha atıp dizlerine vurdu. "Aman Tanrım! Sen gerçekten korkaksın!"

     Luke arkasını dönüp ellerini ceplerine soktu. "Korkak değilim! Bunun neresini lehime çevirip eğlenebilirim?"

     "Korkaksın. Ve bir şeyden zevk almayı bilmiyorsan, eğlenemezsin Lukey."

     "Erkeklerden hoşlanmıyorum."

      Michael yüzündeki gülüşü yavaşça sildi. "Hayır, erkeklerle sexting yapmaya bile korkuyorsun. Çünkü erkeklerden de hoşlanabilirsin, bu bir ihtimal ve eğer tahrik olursan ibne diye anılmaktan çekiniyorsun. Homofobik korkak."

     Luke seslice yutkundu. Sanki çocuk zihnini okuyordu.

     Kendine gözlerini devirdi. Kızlara ilgi duyuyordu, korkmasını gerektirecek bir şey yoktu. Bu yüzden adımladı ve ağacın yanına yeniden çöktü. "Bunu sadece korkak bir homofobik olmadığımı kanıtlamak için yapıyorum, sikik oyunun beni eğlendirmiyor."

      Kırmızı saçlı çocuk, soğuktan morarmış ve çatlamış dudaklarını yukarı kıvırdı ve arkasına yaslandı. "Tabi, Lukey."

      Luke tekrar gözlerini devirdi ve telefonunu cebinden çıkardı. "Kiminle yaptığım fark eder mi?"

     "Hayır." dedi. Ardından saatine baktı. "On yedi dakikan başladı."

     Derin bir nefes aldı ve daha sonra müthiş küfürler yiyeceğini bildiği halde rehberinde ezbere bildiği numaraya tıkladı.

    Gönderilen: Calum Hood

    Odana giriyorum ve bir hışımla üstüne çıkıyorum.

    Luke telefonunu Michael'a fırlattı. Michael ekran kilidini açıp - Luke şifresini nereden bildiğini düşünemeyecek kadar utanıyordu- mesajı okuduğunda kahkaha attı. "Bu sexting başlangıcı, gerçekten vahşi."

     "Kapa çeneni!" diye tısladı. Ardından ellerini suratına kapattı ve istemsizce o da kıkırdadı. "Bu gerçekten utanç veriyor, az önce en yakın arkadaşıma sexting teklifi yaptım resmen!"

     Michael gülmeye devam ederken telefonu Luke'a geri verdi. "Dua edelim ki Calum mesajı görsün." dedi. "Görmezse başkasıyla sexting yapmak zorunda kalırsın."

17 Minutes | mukeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin