25. BÖLÜM

1.4K 156 15
                                    

İşime öyle yoğunlaşmıştım ki masamdaki küçük saatin akrep ve yelkovanının çıkardığı sesi bile duymuyordum. Kafamı kaldırdığımda kollarında kocaman bir kase ile beni izleyen Elem de bunun ayrı bir kanıtı. Yeni gelmediğine eminim. Yeni gelse böyle dalmış olamazdı ve ben geldiğinden beri onu fark etmemiştim.

"Elem, neden ayakta bekliyorsun?" Sözlerimle yaşadığı derinlikten çıkıp tekrar benimle aynı boyuta döndüğünde gülümseyerek ona baktım. Kocaman bir kadındı fakat küçücük bir kız gibi bakan gözleri vardı. Tabi bazı anlarda o gözler daha kadınsı parıltılarla süslüyordu kendini ama çoğu zaman çocuksulardı.

"Seni rahatsız etmeyim dedim," Omzunu yasladığı pervazdan çekip yavaş yavaş yanıma gelip koltukları es geçerek masanın etrafını dolaşıp yanıma geldi. Kalçasını masaya yaslayarak elindeki kaseyi gösterdi. "Film izleyelim diyecektim ama sen çalışıyordun, bölmek istemedim."

"Evet, birkaç işim var ama çok yoruldum." Elem'in gözlerindeki uysallık bana farklı bir şeyler hissettirdi. Sanki yaptığı yanlışı düzeltmeye çalışıyor, en azından yaptığı yanlışı unutturmak için çabalıyordu.

"Bence film izlerken dinlenebilirsin," Gözlerini kaçırarak biçimli kaşlarını kaldırıp dudaklarını birbirine bastırdı. Benden cevap beklediği çok açıktı fakat ben cevabımı biraz geciktirerek onu küçük bir ceza ile sınamak istiyordum. Gözlerini benden kaçırsa da ben gözlerine bakmaya devam ettim.

"Tamam," diyerek parmak uçlarımla sandalyeyi geriye itip ayağa kalktım. Her tarafım öylesine uyuşmuştu ki Elem'i umursamadan kollarımı açarak gerneştim. Bir beyefendiye yakışmayacak şekilde. Gerneşmem bittiğinde sandalyeme geri oturdum. "Bilemedim, aslında işime devam etsem daha iyi olacak."

"Ya Boran!" Elem elindeki kaseyle küçük bir kız gibi mızmızlanıp yerinde zıplarken birkaç mısır da kaseden sıçrayıp yere düştü. "Lütfen, birkaç saat ara ver."

"Ara verirsem kim yapacak bu işleri?" Sandalyeden kalkıp ağır ağır ellerimi kaldırdım. Aramızdaki kocaman kaseye rağmen ellerimi Elem'in beline koyarak onu kasenin izin verdiği ölçüde kendime bastırdım. "Kim para kazanacak bizim için?"

"Birkaç saat içinde batmazsın Boran Göğekazılı!" Kaşlarım onun yeniden asileşmesinden zevk alarak havaya kalktıklarında Elem'in ince ama dolgun vücudundan bir titreme yayıldı. "Bu kadar iş düşüneceksen ben seni erkenden boşarım ya,"

"Ben bu işleri düşünmezsem senin boşandığında geçimini sağlayacak olan hisse de değer kaybeder,"

"Aman Boran, her şeye bir cevabın var." Kendini çekmeye çalıştı fakat buna izin vermedim, o da inat etmedi. "Bir kere de 'tamam karıcığım' de bitsin yahu!"

"Tamam karıcığım!" Uzun boyumdan faydalanarak aradaki kasenin mesafesini kapatıp kafamı Elem'in boynuna gömdüm. Burnumdan içeri giren kokunun vücudumdaki onarıcı etkisi ile mest olurken orada uyumak istedim fakat kase çok rahatsız ediciydi. "Hadi gidelim."

Elem kasenin üzerinden bir elini çekip elimi tuttu. Beni sürüklemesine izin verdim, ona ayak uydurmaktan, onun kontrolünde olmaktan farklı bir haz aldığım gerçeğini de kendime itiraf etmekten çekinmiyorum. Elimi tutması bile çok güzel bir şeyken, elimi tutup beni yönlendirmesi çok özel geliyor. Altında farklı anlamlar yatıyor mu bilmiyorum ama benim bilinçaltımda çok özel anlamları var.

Merdivenlerden inerken elimi tutmak onu zorladı. Sanki her zaman yaptığı bir hareketmiş gibi hiç zorlanmadan kolumu omzuna attırdı. Kendi kolu ise göğsünde çapraz bir şekilde duruyordu. Küçük parmakları ise hala benimkilerle iç içeydi. Yapmaya çalıştığı şeye karşı çıkmadım, aksine onu kendime bastırdım.

Mavi Vurgun | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin