5. BÖLÜM

3.2K 269 75
                                    

Bugün istatistikleri incelerken gördüğüm ve çok mutlu olduğum bir haberle bölümü erkenden paylaştım. ABD, Azerbaycan,  Hollanda ve Belçika'dan olanlar varmış aramızda. İkisini biliyordum ama diğerlerini tanımıyorum. Kendinizi gösterin lütfen, buraya yorum bırakın. Beğenen, yorum yapan ve hiçbir şekilde kendini belli etmese de orada olan sevgili okur. Sana çok teşekkür ederim. Ufak adımlarımda bana büyük başarılar getirdiğiniz için hepinize çok teşekkür ederim!

*

Oldukça sade ve kaliteli bir mağazaya adım attığımızda Elem çekingen tavırlarını gizlemek için arkama geçti. Benden bile gizlemeye çalıştığı çekingenliğini benimle saklaması hem garip, hem de komik gelmişti fakat savunmasız bir bölgede bana sığınması bir yandan da gururumu canlandırmış, bana sığınabileceğinin ve güvenebileceğinin farkında olması beni oldukça mutlu etmişti. Bu Elem'e özgü bir şey değildi, insanların güvenini kazanmak her zaman gurur duymanızı sağlar ve sizi mutlu eder. İnsanlar size güvendikçe siz kendinize güvenirsiniz, eksik parçaları tamamlayan güven parçacıklarınızı size çevrenizde size her daim destek olabilecek insanlar verir. Yalnız bir hiçken, onlarla birlikte olduğunuz zaman güç bile size imrenecek, sizin üstünlüğünüzü kabul edecektir çünkü hiçbir güç, dostluk ve sevginin kudretinden daha kudretli değildir.

"Boran," Adım dudaklarından sıkılgan bir çocuğun sözleri gibi bıkmış bir tonda can bulduğunda, durgun sesinde nefes alabilmeye başlayan beş harfi ilk kez bir arada söylemişti. "Hadi al ne alacaksan, gidelim. Burada olmak istemiyorum."

"Elem bunları giyecek olan sensin, sen beğeneceksin."

"Lütfen al ve çıkalım."

Homurdanışı ile arkama gizlenmiş narin bedenini görebilmek için ona yüzümü döndüm. Boyu ortalama bir kadından uzundu fakat gözlerini gözlerime dikemeyecek kadar kısaydı. Bu insanı ne olduğunu anlayamadan güçlü bir pozisyona yerleştiriyordu. Bunu siz istemeseniz de bilinçaltınız sizden habersiz kendi bildiği doğruyu dik başlılık ederek uyguluyordu. Zaten bilinçaltınız pek de fikrinizi önemsemez, işine geldiği gibi hareket eden bir bencilden ötesi değil. "Ben ne anlarım kıyafetten?"

Ufak bir yalan söyledim, istemesem de söyledim çünkü onun kendini keşfetmesi gerektiğini damarlarında akan kanın ürkekliğinden hissettim. Kendini keşfetmeli, hayatında kendi için bir şeyler yapmalıydı. Öyle de oldu, söylediğim yalanla benden ona kıyafet seçmemi bekleyen tarafı umut bağlarını bir hışımla koparmış, istemeyerek de olsa birkaç adım atıp kıyafetlerin arasında kaybolmuştu fakat sadece bakıp geçti. Ne gördüyse baktı ve geçti, yüzüne yansıtmadı hiçbir fikrini. Onun yanına yaklaşan görevliyi gördüğümde elimi kaldırıp onu durdurdum. Gözlerime bakan kız ne demek istediğimi anlamıştı, akıllıca davranıp Elem'in yanından geçip başka bir tarafa saptı. Yanından geçip giden görevlinin ardından bu kez ona yardımcı olmak için ben yaklaştım.

Hiçbir çizgisinde duygu barındırmayan bakışlarını her parçanın üzerinde gezdirdi, elini kaldırıp birini almadı. Onun yerine ben almaya karar verdim. Bedenini sormaya bile gerek yoktu, bedenen oldukça zayıf olduğunun kanıtı sayılabilecek kadar ince bacakları ve iki elinizle etrafını sarmaya çalışsanız hiç zorlanmayacağınız kadar ufak bir beli var. Küçük bedenine birkaç kumaş pantolon, her kızın muhakkak dolabında bulunan siyah, lacivert, beyaz keten pantolonlar ve onun ardından biri açık renk, diğeri biraz daha koyu olan iki kot pantolonu aldım elime. Kıyafetten anlamam diyen Boran Göğekazılı şimdi bir kızın dolabında muhakkak bulunan pantolonları mı saymıştı? Tamamen ablamdan kaynaklanıyordu, ablam zor durum pantolonları olarak adlandırırdı bunları. Ne için, ne zaman ve ne şekilde olduğu fark etmeden birçok şey ile birleştirip hem şık, hem salaş, hem de zarif olabilecek potansiyele sahip renklerdi zaten. Erkeklerin de çok farkı yoktu bu konuda, genelde koyu renk seçeriz çünkü bizler kadınlar kadar nasıl durduğunu önemsemesek de çoğu şeyle uyum sağladıklarının farkındaydık.

Mavi Vurgun | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin