18. BÖLÜM

2K 170 58
                                    

Keyifli okumalar!

*

Havluyu ıslak bedenine sararken yarasını acıtmamaya dikkat ederek kucağıma aldım. Aslında ona banyo yaptırmayı teklif ettiğimde daha hırçın bir tepki bekledim, tıpkı gözlerindeki dalgalar gibi ama Elem sadece üzerinde özel bölgelerini kapatacak bir şey olursa bunu kabul edeceğini söyledi. Niyetim Elem'i rahatsız edecek bir şey olmadığı için bunu reddetmeyi aklımın ucundan dahi geçirmedim. Hatta bundan memnun olduğum bile söylenebilir. Sonuçta bana aşık olmayan bir insanın vücuduna dokunuyorum, onu dokunuşlarımla rahatsız etmek ve onun benden şüphe duymasını sağlamak istemem.

Kollarımın arasındaki bedeni görünüşünün çelimsiz görünüşünün aksine oldukça ağırdı. Taşıyamayacak kadar değildi ama beklediğim ağırlıktan fazlaydı. "Elem, göründüğünden daha ağırsın." diye fısıldadım, sanki zorlanıyormuş bir yüz ifadesi de cümleme eşlik etti.

"Soyadının ağırlığı Boran, destan gibi. Daha kısa bir şey seçilmeliydi." Gülümseyerek karşılık verdim sözlerine. Nasıl da tatlı düşünmüştü, benim küçük sevgilim.

"Eski soyadından sadece iki harf fazla." İşi iyice dalgaya vurmuşken onu odadaki makyaj masasının sandalyesine oturtup tarağı elime aldım.

"Harf sayısıyla alakası yok, Boran. Kişiliksiz birinin soyadı ne kadar uzun olursa olsun bir ağırlığı olmaz ama sizin soyadınız değil tek mesele. Soyadına ağırlık veren, senin kalender ve asil tavırların. Sana yakışır biri olmak için çabalarken böyle ağırlaştım." Önce saçlarının ucuna küçük hareketlerle taradım. Bir yandan da aynadan gözlerini izledim. Mavi gözlerini üstümden çekmedi, yüzünde minik bir gülümseme peyda oldu. Belki de anlatmak istediğini tam da istediği gibi anlattığı için kendinden memnundu ya da sadece bana gülümsemek istediği için gülümsemişti. Tarağı usul usul daha yukarılara çıkarıp tekrar aşağı indirirken saçlarındaki nem git gide azaldı. O hala beni izlese de ben bütün ilgimi saçlarına yönelttim ve sanki dünyanın en mühim kişisine hizmet veriyor gibi özenle, aşkla taradım saçlarını. Git gide dalgaları belirginleşmeye başlayan saçlarının şu anki neminin saç kremi için yeterli olacağını düşünerek eğilip masadaki saç kremi kutusuna uzandım. Parmaklarıma bir miktar döktükten sonra kutuyu tekrar masaya koyup Elem'in saçlarına yöneldim. Diplerine gelmemesine özen göstererek saç uçlarına sürdüm. Elimdeki krem tükendiğinde saçlarını salık bırakarak geri çekildim.

"Sen kendin giyinebilir misin yoksa yardım edeyim mi?"

"Teşekkür ederim ama kendim giyinebilirim." Gülümseyerek kafasını iki yana salladı.

"Pekala, ben bize bir şeyler hazırlayayım. Aşağı inmek istersen haber ver, yardımcı olayım." Kafasını salladığında uysal tavırlarının daim olması için dua ettim fakat o Elem Göğekazılı'ydı, dik başlı olmayınca tadı çıkmazdı.

Merdivenlere geldiğimde dağ evindeki merdivenler gözümde canlandı, her bir adımımda yaşadığımız anları parça parça izledim ve o en büyük aptallığım geldi gözümün önüne. Nasıl bayılmıştım anlamıyorum, Elem'i koruyacağıma söz vermişken nasıl bayılırdım? Sözümde dahi duramamıştım, Elem tüm bunlara rağmen neden onu sevmemi istesin ki? Tam bir beceriksizim. Ben Elem'i koruyacağımı söylerken Elem benim hayatımı kurtarmıştı. Elem, benden daha dayanıklıydı ve bu zoruma gitti. Gururumdan değil ama ben ona söz vermişken tutamadım, asıl zoruma giden de bu.

Mutfağa girdiğimde dolaptan birkaç malzeme çıkarıp tost yapmaya koyuldum. Doktor, Elem'e iyi beslenmesini söylemişken ben ona tost yapmaya kalkıştım. Aman ne harika bir kocayım! Tost için çıkardığım malzemeleri geri yerine koyup kahvaltı gibi hafif bir akşam yemeği hazırlamaya karar verdim. Sonuçta birkaç gündür hastanede ve yemekle değil, tıbbi şeylerle beslendi. Bir anda ağır bir yemekle vücudunu zorlamaktansa hafif bir şeyler yemesi daha sağlıklı.

Mavi Vurgun | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin